Medyanın Manipülasyonları: “Hiçbir ‘gerçek’, ‘haber’in önüne geçemez” mi? | Çağdaş Dergi 4

Medyanın Manipülasyonları: “Hiçbir ‘gerçek’, ‘haber’in önüne geçemez” mi?

Kıvanç EL

Medya son dönemde baskılar, sermaye yapısı, liyakat sorunu, istihdam daralması, örgütlenememe gibi nedenlerle ciddi krizin içinde. Krize paralel son yıllarda manipülasyon nitelikli haberlerdeki artış da dikkat çekici. Tabii bu noktada vurgulanmalı ki manipülasyon ve etik ihlalleri, sadece “yandaş” ya da “havuz” olarak tarif edilen iktidara yakın ya da iktidar desteği ile ayakta duran medyanın problemi olmaktan da çıktı. Günümüzde iktidara muhalif olan köklü medya organlarında da oldukça fazla manipülasyon ve ilke ihlaline rastlamak mümkün. Bu nedenle de sorun, bazı medya kuruluşlarıyla sınırlı olmanın ötesine geçerek gazeteciliğin ana sorunlarından biri dönüştü ve ne yazık ki günümüzden gelecek kuşaklara aktarılan gazetecilik pratiği, birçok ilke ihlalini içerir duruma geldi. Bu aktarımın gelecekte daha büyük problemlere yol açması ise kaçınılmaz.

Gazetecilerin büyük çoğunluğunun, çalışılan basın kuruluşunun sahibinin çıkarları doğrultusundaki gazetecilik ilkelerine aykırı tutumu, ciddi düzeyde mesleki dejenerasyona yol açmış durumda. Haber üretim süreçlerinde evrensel meslek ilkelerini öncelemeyenler; iktidara, yönetimlere, siyasi partilere ve sermaye gruplarına yönelik haberlerde kamuoyunu doğru bilgilendirme sorumluğundan uzaklaşıp ‘çıkar’ temelli ‘habercilik yapanlar’, sadece bindikleri dalı değil ağacı kurutmaktadır.

İlke ihlalleri ve manipülasyonlar açısından 2021 yılı, oldukça “doyurucu” geçen bir yıl oldu. Bazı örneklere bakarak neler yaşandığını hatırlamakta fayda var. Hatırlamak isteyenler için Çağdaş Gazeteciler Derneğinin (ÇGD) yıl boyunca yayımladığı raporlar iyi birer kaynak olacaktır. Şimdilik bazı dikkat çeken örneklerle manipülasyonlara nasıl imza atıldığına, ilke ihlallerinin nasıl gerçekleştiğine bakalım. Hatırlamanın ve hatırlatmanın gücü aslında benzer hataları yapmayı da engelleyecektir. Elbette bunu anlamak için temel mesleki etik kaygılara sahip olmak gerek..

Halbuki ne güzel başlamıştı!

Her yeni yıl aslında bir umuttur. Bu umut elbette toplumun tüm kesimlerinde olduğu gibi medyada da hissedilebilir. Ancak yayın kuruluşları, gazeteciler bu durumu içselleştirmemeli, ilerisine geçip bayraktarlığını yapmamalıdır. Yapmaya başladığı an meslek ilkelerinde erozyon başlamış olur. 2021 yılında bu çerçevede çok sayıda örnek yaşandı. 2021 yılının başında tüm dünyada olduğu gibi Türkiye de zor bir pandemi döneminden, ekonomik koşullar geçti. Medyanın, genel olarak da merkez medyanın, halkın sorunları ve beklentilerini yansıtmak yerine iktidarın umutlarını yeşertmeyi tercih etme yönündeki yayıncılık anlayışı, pandemi döneminde yapılan haberlere de hakim oldu. Yıl boyu yapılan yayın ve haberlerle Türkiye’nin içinde bulunduğu koşullar her zamanki gibi görmezden gelindi ve vatandaşa pembe tablolar sunuldu. Gazetelerde, “Projeleriyle, reformlarıyla işte 2021”, “Ekonomi ve hukuk reformlarıyla demokrasi çıtası yükselecek”, “Türkiye ile Avrupa Birliği ilişkileri yeni bir kulvara girecek”, “2021’in Türkiye’de yatırım, üretim ve özgürlükler bakımından şahlanışa geçeceği bir yıl olacak” başlıklı; “Felaketlerle geçen 2020 biterken, gelmeye başlayan olumlu işaretler bu yıl için umutları daha da büyüttü” ibareli çok sayıda haber okuduk, televizyon kanalları aracılığıyla dinledik. Burada somutlaştırmak için yayın kuruluşu da belirtmek gerek. Akşam gazetesinin yılın ilk haftasındaki bir haberinde, “Ekonomide uluslararası güvenle birlikte dövizdeki düşüş sürecek; üretim, ihracat ve iç ticaret büyüyecek. Suriye, Libya ve Karabağ’da Türkiye’nin adımlarıyla sağlanan ‘çatışmasızlık’ kalıcı çözüm fırsatı sunuyor” ifadelerini hatırlatmadan geçmek olmaz. 2021 yılının sonuna geldiğimizde “dövizdeki düşüş sürecek” cümlesinin ne kadar gerçek dışı olduğu, ekonomide gelişmelerle net olarak görüldü. “Hiçbir gerçek haberin önüne geçemez” görüşü, gazetecilik ilkelerinden gittikçe uzaklaşanlar tarafından 2021 yılı boyunca tersine çevrildi ve siyasal-sosyal her gelişme sonrası haberler gerçeklikten uzaklaştıkça uzaklaştı. Diğer taraftan ekonomideki bu olumsuz gidişe, halkın daha fazla sıkıntı yaşamasına “sevinmek” de medyanın görevi değildir, olmamalıdır.

Benzin en ucuzu mu?

Ekonomideki gelişmelerin en fazla yansıdığı yerlerden biri de akaryakıt fiyatlarıydı. Bu konudaki bazı haberlerin sunumu ise manipülasyonda ne derece profesyonel olunabileceğini ortaya koydu. Özellikle A Haber‘in yaptığı gibi (diğer kanallardan da örnekler verilebilir)  Avrupa ülkelerinin para birimleri ile Türk para birimini kıyaslayarak verilen “Almanya’da benzin Türkiye’den daha pahalı” gibi haberlere imza atıldı. Bu haberlerde alım gücü, ülke şartları gibi en basit temel hesaplamaların dahi yapılmaması açık bir etik ihlali olarak medyanın eksi hanesine yazıldı.

Boğaziçi’nde yaşananlar

2021 yılına damga vuran olayların başında, Boğaziçi Üniversite protestoları, akademisyenlerin günler süren eylemleri yer aldı. Türkiye’nin en saygın üniversitelerinden Boğaziçi Üniversitesi’ne Prof. Dr. Melih Bulu’nun rektör olarak atanması sonrası öğrenciler ve bazı akademisyenler eyleme başladı. Protesto eylemlerinin yansıtılması, medyanın halini ortaya koyan önemli göstergelerden birini oluştur. İktidara yakın medya, gözaltına alınanları “terörist” vurgusu ile haberleştirirken, muhalif kanatta öğrencilerin eylemleri adeta bir “devrim süreci” başlamışçasına abartılarak verildi. Bu eğilimler de, “rektör niye tartışılıyor”, “kim bu rektör”, “itiraz eden neye itiraz ediyor” gibi gazetecilerin aslında sorması gereken soruları sormadan birçok haberin ortaya çıkmasına yol açtı. Üniversitede yaşananlara dair detaylı görüşler, yani gazetecilik faaliyeti olarak bakabileceğimiz önemli haberlerden birine BBC Türkçe imza attı. “Öğrenciler ne istiyor”, “Rektör Bulu kendini nasıl savunuyor”, “İktidar kanadı nasıl değerlendiriyor, nasıl yorumluyor” gibi sürecin içindeki tüm aktörlerin fikir ve değerlendirmelerine yer veren bir haber yapılması önemliydi. Buradaki gazetecilik sorumluluğu değerliydi. Gazetecilerin görevi, ne öğrencileri ‘terörist’ ilan etmek ne de eylemleri iktidar karşıtlığının bayraktarlığına çevirmektir. Önemli olan; eylemlerin nedenini, tarafların gerekçelerini, varsa rektörün sorgulanacak geçmişini belgeleriyle ortaya koymak, kamuoyunu bu konuda aydınlatmaktır. Zaten Prof. Dr. Melih Bulu olayında gerçekler ortaya konduğunda, kimin ne kadar haklı olduğu gün yüzüne çıkmaktaydı. Sürecin sonunda rektörün, 6 ayı dolmadan görevden alınmasını hatırlatmakta da fayda var.

Siyasetten bir örnek

Geçtiğimiz yılın önemli gündemlerinden birisi de siyasi alandaki ittifak hareketliliği idi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, yılın ilk aylarında dönemin Saadet Partisi (SP) Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk’ü (Asiltürk, 1 Ekim 2021’de hayatını kaybetti) ziyareti, siyasi kulisleri de hareketlendirdi. Yazılı ve görsel basının büyük kısmının yaşananları olduğu gibi değil “olmasını istedikleri” gibi haberleştirmeye, tartıştırmaya çalışması dikkat çekiciydi. Saadet Partisi yetkililerine danışılmadan konuyla ilgili çok sayıda haber yayınlanırken, parti yetkililerinin açıklamalarının sansürlenmesi dikkatlerden kaçmadı. Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Habertürk’te katıldığı programda şartlarının yerine getirilmesi halinde AKP’de dahil herkesle ittifak yapılabileceğini söylediğinde, iktidara yakın medyanın Karamollaoğlu’nun dile getirdiği “şartlardan” – ki bu şartlar arasında Başkanlık sisteminden vazgeçilmesi de yer alıyordu-  bahsetmeden haber yapması, örnek manipülasyonlardan biriydi. Ne yazık ki taraflara danışılmadan, dile getirilenlerden farklı anlamlar çıkartılarak kurumların kendi ittifak beklentisine göre haber yapmaları, son yıllardaki temel etik sorunların başında gelmekte.

Peker’den kahraman yaratmak

Mayıs ayında Türkiye kamuoyunun öncelikli gündemi, suç örgütü lideri Sedat Paker’in yurtdışındayken sosyal medya hesabı üzerinden yayınlamaya başladığı videolarla ortaya attığı ciddi iddialar oldu. Bu iddiaların verilmesi de manipülatif şekildeydi. Medyanın bir bölümü iddiaları yeterli araştırma yapmaksızın doğru kabul ederken, iktidar yanlısı yayın organlarında iddialar görmezlikten gelindi. Bu noktada Evrensel gazetesinin tüm iddiaları tek tek çıkarıp, bazılarını taraflarına sorarak haberleştirmesinin gazetecilik açısından iyi örneklerden biri olduğunu da not düşmek gerek. Gazeteciler, bir suç örgütü liderinin açıklamalarını itiraf silsilesi olarak da değerlendirebilir ancak burada gerçek sorumluluk tek tek bu iddiaların peşine düşülmesi, taraflara sorulması varsa yargı süreçlerinin araştırılması olmalıdır. Hal böyleyken bu iddiaların siyasi bir kavga haline getirilip taraftar olunması mesleki olarak kabul edilemez bir durum, sorundur.

Gazetecilikteki ince çizgi

Medyanın görev – yazılı veya görsel olsun – algı yaratarak vatandaşları yanlış yönlendirmek değil, olgusal gerçekliği mesleki etik kurallar çerçevesinde nesnel kalarak aktarmaktır.

Görünen gerçekliğin habercilik misyonu unutulmadan ortaya konması, gazetecinin, gazeteciliğin toplumsal görevini yerine getirmesindeki en önemli belirleyicidir. Aksi durumda ‘haber’ diye sunulan metinlerin, propaganda malzemesine dönüşmesi kaçınılmazdır.

Not: Geçen yıl; İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesi, faiz tartışmaları, Meclis’teki tezkere gibi birçok konu başlığındaki haberlerde yaşanan etik ihlallere ilişkin detaylı değerlendirmeler, Çağdaş Gazeteciler Derneğinin 2021 yılına ait ‘Medya İzleme Raporları’ndan takip edilebilir.

ÇAĞDAŞ_DERGİ 4.SAYI için buraya tıklayabilirsiniz.

ÖNE ÇIKANLAR

ÇAĞDAŞ DERGİ

BASIN AÇIKLAMALARI

EN SON...