Dönüşümün başında bir grev: Sabah-ATV Grevi | Çağdaş Dergi 3

UĞUR GÜÇ

Türkiye Gazeteciler Sendikasının (TGS) 1980 darbesiyle son verdirilen “Banknot Matbaası” grevinden tam 29 yıl sonra tarihler 13 Şubat 2009’u gösterirken Sabah-ATV binasına grev kararı asıldı:

“Politik baskılara, basın özgürlüğü ihlallerine, kamuoyunun yanlış yönlendirilmesine karşıysanız, halktan bilgi ve haber saklanmasını içinize sindiremiyorsanız, dezenformasyon ve manipülasyona karşı ayağa kalkın. Gazetecilere yönelik gözaltı, tutuklama ve mahkumiyetler, saldırılar, yaralamalar ve cinayetlere karşı ayağa kalkın. Çalışanların yaşam standartlarının düşürülmesine karşı, kötü çalışma koşullarına karşı, sendikal mücadele için ayağa kalkın. Patronların tehdit ve baskıları karşısında iş güvencesinden yoksun olmamak için işten çıkarmalara karşı direnebilmek için, sendikal haklarınıza sahip çıkmak için ayağa kalkın.”

Sabah/ATV Çalık Holding’e satıldı

Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun (TMSF), Sabah-ATV ve bağlı kuruluşlara el koymasının ardından, buralarda çalışan gazeteciler sendikal örgütlenme çalışması başlattı ve kısa sürede TGS’de örgütlenip toplu iş sözleşmesi için çoğunluğu sağladı. Ancak TMSF ile uzlaşmaya varılamadı ve greve çıkıldı. Grevin devam ettiği günlerde TMSF, Sabah-Atv ve bağlı kuruluşları Çalık Holding’in bünyesindeki Turku(v)az Medya Grubuna sattı. Sendika, Sabah-ATV’nin yeni sahibi Çalık Holding ile görüşmeler yürüttü. Bu duruma karşın Çalık Holding yöneticileri, gazetecilere baskı yaparak sendikanın işyerindeki çoğunluğunu düşürmeye çalıştı. Başarılı olunmayınca, ilk etapta örgütlenme çalışmalarına önayak olan gazeteciler Cengiz Erdinç, Ozan Pezek ve Burak Ersemiz işten çıkarıldı. Baskı ve işten çıkarmalar sendika temsilcisi Nuh Köklü’nün atılmasıyla devam etti. Çalık Holding Yönetimi daha sonra TGS ile sürdürdüğü toplu iş sözleşmesi görüşmelerini bitirdi. Bunun üzerine TGS grev kararı aldı. Nihayetinde 13 Şubat 2009 günü Balmumcu ve Sefaköy işyerlerinde Alper Tunga Çatal, Arzu Gündüz, Çilem Dalgıç, Ender Ergün, Hamdi Kurt, Mete Öztürk, Özsel Tortop, Perihan Özcan, Selim Suner ve Uğur Güç 1980 Askeri Darbesi’nden 29 yıl sonra greve çıkan on gazeteci oldu. Fakat grevin 7. gününde büyük bir hukuksuzluk yaşandı. Grevcilerin sözleşmeleri askıda olmasına rağmen Çalık Holding Yönetimi greve çıkan on gazeteciyi işten attı.

On basın emekçisi atıldı, mücadeleye devam edildi

Sendikal yasalarda grevcileri koruyan hükümlerin bulunmaması, grev nedeniyle işlerine son verilen on gazetecinin atabileceği tek karşı adım işe iade davası açmaktı. Çalık Holding binadan grev pankartını indiremese de grevin içini bir ölçüde boşaltmıştı. Çalık Grubu, grev pankartını indirmek için hukuksuz iddialarla onlarca dava açsa da mahkemeden uzunca bir süre istedikleri karar çıkmazken, bir süre sonra yasal boşluktan yararlanan işveren avukatları, yargı kararıyla grev pankartını kaldırttı. Greve çıkan on gazeteci ile grev örgütlenirken işten atılan üç basın emekçisi, yıllarca süren davalar yoluyla işe iade kararı aldı. Mahkemeler greve çıkan dokuz gazeteci için ayrıca 12 maaş sendikal tazminata hükmetti. Davalar sonucunda tazminatlarını alan grevciler yarım kalan greve devam edemediler. Maalesef Sabah ATV grevi sendikal yasalardaki boşluklar ve Sendika yönetiminin hataları nedeniyle kazanımla sonuçlanmadı. Sendika hukuksuz bir şekilde işten atılan gazetecilere “İşten atıldınız, artık bu pankart altında duramazsınız.” diyerek grevcilere yaptığı yardımları keserek kaderlerine terk etti. Bu süreci direnişe çevirerek etkisini daha da artırıp belki bir kazanım elde edebilirdi.

Sendikal kanunlar yetersiz işçiyi patronlara karşı koruyamıyor

Sabah-Atv Grevi, dönemi itibariyle medyanın bugünkü şeklinin hazırlığında olanlar için büyük bir engeldi. Editoryal bağımsızlık sendikal güvence ile garanti altına alınacaktı. Başarılı olsaydı bugün yaşanan sektörel ve siyasal dönüşüm şimdiki gibi olmayacaktı. Fakat Sabah-Atv Grevi, sendikal kanunların yetersizliği, sendika yönetiminin grevcilere karşı tutumu ve pankartın altını boşaltarak işverenin yaptığı hukuksuzluğa ortak olunması nedenleriyle etkisi giderek yayılan bir direnişe dönüşemedi, başarıya ulaşamadı. Sendikal kanunların yetersizliği ile örgütlerin mücadeleyi doğru yönlendirilmemesi, işçilerin işverenlere karşı haklarını koruyamama sorununu bugün daha da yakıcı bir hale getirmiş durumda.

ÇAĞDAŞ DERGİ_3. SAYI‘yı indirmek için tıklayın

 

ÖNE ÇIKANLAR

ÇAĞDAŞ DERGİ

BASIN AÇIKLAMALARI

EN SON...