Gazeteciliği zorbalar değil gazeteciler tanımlayacak | Çağdaş Dergi 2

Erdem Güner / ÇGD Antalya Şube Başkanı

Edward Snowden, Julian Assange ile ilgili bir makalesinde ABD hükümetinin; iyi gazeteciliğin ruhunu, iğrenç bir suç komplosu olarak yeniden tanımlamaya çalıştığını yazdı.

Aslına bakarsanız Snowden’ın uyarısı egemenlerin, gazeteciliğin değişen doğası karşısındaki şaşkınlığına da işaret ediyor. Gazetecilik faaliyetini yeniden tanımlamak, sınırlarını keskince belirlemek, kimlerin gazeteci olduğuna, kimlerin olmadığına karar verebilmek; hatta hangi özel alanların gazetecilik faaliyetlerine kapalı olacağını da belirleyebilmek istiyorlar.

Gazeteciliğin doğası değişti. Teknik imkanlar, enformasyonun üretim ve yayım süreçlerini ucuzlattı. Böylece gazetecilik sermaye gerektirmeyen, herkesçe yapılabilir bir iş haline geldi. Vatandaş gazeteciliği kavramı çıktı ortaya. Cep telefonuyla kayıt yapabilen herkes bir nevi gazetecilik faaliyeti yürütebilir oldu.

Bilgiyi kontrol etmek isteyen iktidarlar, onun hızlıca ve kolayca yayımına imkan veren bu dönüşüme ayak uyduracak hazırlığı yapmadılar. Ancak dünyanın her yerinde ortaya çıkan hukuksuz otoriter iktidarlar, bütün güçleriyle gazetecilere saldırmaya başladılar.

Türkiye’de de baskı ve saldırıların her türüne rastlıyoruz. Snowden’ın tarif ettiğine benzer şekilde gazetecilik yeniden tanımlamak isteniyor. Gazetecilik kavramını casusluk, terörizm vb. elverişli suç kavramlarıyla aynılaştırmak veya olmadı benzeştirmek için iktidarın kurumlarıyla beraber onlarca medya organının yürüttüğü kampanyalar hala devam ediyor. Hukuksuz gözaltılar, iddianamesiz uzun tutukluluklar, tazminat davaları, hapis cezaları, ev hapisleri, pasaporta el koyma vb her türlü uygulamayla gazetecileri sindirmeye susturmaya çalışıyorlar.

EKONOMİK CENDEREDE GAZETECİLİK

Sadece adli yöntemler değil tabi söz konusu olan. Gazetecileri ekonomik olarak da boğmaya çalışıyorlar. Gazetelerin gelir kaynaklarını yok etmekten tutun, gazetecileri tek tek hedef göstererek işsiz bırakmaya, akreditasyon uygulamasıyla meslekten men etmeye, hedefteki gazeteciyi istihdam eden kuruluşlara çeşitli baskılar uygulamaya kadar; hatta gazeteciliği farklı mecralarda yürütmenin yolunu bulan başarılı örnekleri susturmak için yeni vergiler salmaya kadar, her türlü yolu deniyorlar.

Özetle gazetecilere yönelik baskıların, meslektaşları soluksuz bırakmayı amaçlayan acımasız bir norma büründüğünü söylemek gerekir.

Buna rağmen tarihin her döneminde olduğu gibi gazetecilik yapmakta inat eden çok sayıda meslektaşımız var. İrrasyonel görünen bu durumun aslında gayet rasyonel bir şey olduğunu belirtmek gerekir. Rasyoneldir çünkü gazetecilik ruhunu taşıyan meslektaşlar, mesleğe sadece geçim kaynağı olarak bakmıyorlar. Haksızlığa, hukuksuzluğa, yalana, sömürüye ve manipülasyona karşı durma tutkusuyla çalışıyorlar. Yıllardır geçinemediğini söylediği halde gazetecilik yapmaya devam eden çok sayıda gazetecinin durumunu açıklayan, bu tutkudur.

ÖRGÜTLENME MESELESİ

Geçinemeyen ve özgürce çalışma imkanı bulamayan çok sayıda gazeteci, örgütlenme ve dayanışma sayesinde meslekte kalmaya devam ediyorlar. Baskılara dayanamayıp mesleği bırakan çok sayıda gazeteci de var ve elbette onları bahsettiğimiz dayanışma çatısının dışında düşünmüyoruz. Birçok gazeteci başka sektörlerde çalışmaya yöneldi. Ama gazetecilik öyle bir alan ki görüp, duyup öğrendiğiniz ama yayınlayamadığınız bir bilgi, sizi rahat bırakmaz. İçinizi tırmalar durur. O nedenle başka işlerle meşgul olan gazeteciler de zaman zaman görev başındaki arkadaşlarını arayıp istihbarat verirler. Günü geldiğinde de mesleğe dönerler.

Örgütlenme ve dayanışma her yerde olduğu gibi medya sektöründe de temel meselelerden biri ve günümüzde de önemini koruyor. Mesleğin dışına itilmiş gazetecilerin, gazetecilikte ısrar ederken bulduğu farklı yöntemler var. Ancak bunlardan bazıları örgütlenme konusunda bazı yeni engeller de yaratıyor. Kendi başına faaliyet göstermeyi seçip freelance çalışan, yahut mesleki faaliyete kurdukları şirket üzerinden devam eden gazeteciler ilgili yasaya tabi olarak çalışmadıkları için sendikalara üye olamıyorlar mesela.

YENİ-ALAYLILAR

İşin bir boyutunun, gazetecinin kim olduğuna kimin karar vereceği olduğundan bahsetmiştik. Maalesef bazı gazeteciler de bazı meslektaşları o “mahfuz” kümenin dışında görmeyi seçiyorlar. İnternet mecralarında ilerlemiş, “yeni-alaylı” çok sayıda gazeteciyi, meslektaş saymayan gazeteciler gibi.

Geçtiğimiz günlerde Youtube kanalıyla hatırı sayılır takipçi edinmiş ve yayınları nedeniyle nedensiz ve süresiz ev hapsiyle cezalandırılmış Antalyalı bir gazeteciyi ziyarete gittim. Tamamıyla sokak röportajlarına dayalı işini yapamaz hale gelmişti. Amacım geçmiş olsun dileğinde bulunmak ve elimden gelirse dayanışma içinde olmak istediğimi söylemekti. Biraz mahcubiyetle ziyaretimi geciktirdiğim için de af diledim. Ancak ziyaret bir yana, o tarihte 15 günü bulan cezası sırasında Antalya’daki hiçbir gazetecinin kendisini telefonla bile aramadığını söyledi. Ona göre kentteki gazeteciler, kendisi gibi çalışanları o “mahfuz” kümede görmüyorlardı. Söylediklerini dinlerken mahcubiyetim arttı.

DAYANIŞMA SADECE İŞ VE EKMEK İÇİN DEĞİL

Elbette gazeteciliğin nasıl yapılması gerektiğini; mesleki etik çerçevesini, tekniğini ve yaptığımız işin yeterliliğini tartışmaya ara vermemek gerekir. Dayanışma sadece iş, ekmek ve özgürlük için değil; meslekte ilerlemek ve her birimizde eksik kalanı tamamlamak için de büyük bir ihtiyaçtır. Ama gazetecilik faaliyetinin tarihte hiç olmadığı kadar çeşitlendiği bir dönemde, bu işi yapmak adına geliştirilmiş yöntemleri ve meslektaşları bu sekter temel üzerinde ayrıştırmak, herhalde önemli bir hata olacaktır.

Tam tersine gazetecilerin, hele ki şu dönemde yegâne avantajı, çokluktur. Her birimiz yalnız kaldığımızı hissettiğimizde yılgınlık eğilimi kazanırken; bir araya geldiğimizde silkelenip, ayağa kalkıyoruz. Nerede imkân varsa orada çoğalmalı; orada örgütlenmeli ve her yerde var olmalıyız. Birlikte ve çok olmanın, örgütlü ve hazır olmanın ne anlama gelebildiğini, kovuşturmaya uğrayıp evinden, işyerinden alınan meslektaşlarımız iyi bilirler. O nedenle meslek örgütlerimiz için, gazetecilik faaliyeti yürüten herkesi dayanışma çatısının altına almaya; meslek örgütlerine üye yapmaya çalışmak, bugünün en öncelikli faaliyeti olmalıdır.

ÇALIŞAN SAHİPLİ YAYINCILIK

Gazetecilerin mesleki faaliyeti sürdürmek adına yayın kuruluşunda ortaklaşa sahiplik örgütlemeleri de önemli ve saygıdeğer bir yöntemdir. Ancak bu seçeneğin ekonomik riskler getirdiği gerçeğini unutmamak gerekir. Öte yandan, Türk medyasında bugün hüküm süren otoritelerin zamanı, bir gün geçecek ve o gün oluşacak boşlukta; çalışan sahipliğindeki yayın organlarının serpilip büyüdüğünü göreceğiz. Umarız büyümenin yansımalarını “daha çok istihdamla” karşılasınlar. Böyle diyorum, çünkü daha çok istihdam yerine, daha çok karlılık tercihine yönelerek, maalesef yok olan örneklere de şahit olduk.

Dünyada mesleğin hali, bizlerin şahit olduğu gibi karikatürize kötülük düzeyinde değilse de her yerde benzer sorunlar yaşandığını söylemek mümkün. Pek çok ülkede gazeteciler katlediliyor, hapse atılıyor, tehdit ediliyor, mesleği terk etmeleri için baskı altına alınıyorlar. Mevzu gazeteciliğe gelince, demokrasi veya tiranlık olması da fazla değişiklik yaratmıyor. Örneğin demokrasi meclisinde kimseye pabuç bırakmayan İngiltere, Julian Assange’ın ABD’ye iadesine karar verebiliyor.

İngiltere Türkiye’den hatırı sayılır gazeteci göçü alan bir ülke. Ama ülke medyasında emek sömürüsü, bugünün en önemli sorunu haline gelmiş. İşsizlik söz konusu olamasa da fazla mesai çok yaygın ve gazeteciler sözleşmedeki çalışma saatlerini aşan sürelerde, bedava çalışıyorlar.

GAZETECİLİK HAKKINDA AHKÂM KESMEK

Öte yandan İngiliz medyasında örgütlülük, önemli kazanımlar elde etmiş. İngiltere’de gazetecilik yapabilmek için iletişim fakültesi mezunu olmanız yahut dünyanın herhangi bir yerinde gazeteci olarak başarılar elde etmiş olmanız bir şey ifade etmiyor. Ulusal Haber Ajansları Birliği (National Association of Press Agencies-NAPA) tarafından düzenlenen sınavı geçmeniz gerekiyor. Sınava girebilmek için de herhangi bir diploma vb. şart aranmıyor.

Meslek örgütünün mesleğin en can alıcı kararını verebiliyor olması, üye sayısı ne olursa olsun, muazzam bir güçtür. Yaşadığımız karanlık, bakış açımızı dumura uğratmasın diye birleşmeli, gazetecilere çizilmiş sınırları yok etmeli, daha ötesini hayal etmeli ve meslek onurunu yükseltmek için çalışmalıyız.

Türkiye’de de gazetecilik meslek örgütünün öncelikli ve nihai hedeflerinden biri, gazetecilik üzerinde ahkâm kesme hakkını/tekelini elde etmek olmalıdır.

Gazeteci kavramına sahip çıkan meslek örgütü, bu tekeli kendinde hak gören ve elde etmek için çalışan örgüt olacak.

ÖNE ÇIKANLAR

ÇAĞDAŞ DERGİ

BASIN AÇIKLAMALARI

EN SON...