Çağdaş Dergi – Sayı 2

Basında Örgütlen(e)me(me)!

Yoksulluğa, haksızlığa, sömürüye, ahlak dışı davranışlara karşı olmakla insanın kurtuluşuna inanmak birlikte gelişir. Her ikisi de aynı etik temeller üzerinde yükselir ve pratik bir değer taşımak için politik biçimler kazanırlar. Böylece biri olmadan diğerinin de anlam taşımayacağı değerler bütünü oluşur. Çağdaş Dergi’nin ilk sayısında bu değerleri, gazetecilik mesleği üzerinden aktarmaya çalıştık. Erkin elindeki imkanlarla gerçekleştirmeye çalıştığı “hafızasızlaştırma politikalarına” karşı yazdık, kayıt altına aldık.

Çağdaş Dergi’nin ikinci sayısında, Türkiye’de 1970’lerin sonunda uygulamaya konulan politikaları medya emekçileri açısından tartışmaya açtık. ‘Neden örgütlenemiyoruz?’ sorusuna yanıt ararken örgütlenme hafızamıza dair örnekleri satırlarımıza taşıdık, 1980’lerden 1990’lara ve günümüze geldik. Gazetecilerin örgütlenememesin yanıtlarını ararken çözüm önerilerine odaklandık.

Örgütlenme hem öznelliği hem de tarihsel süreci açısından hassasiyet içeren bir başlık. Türkiye’de, son dönemde daha da artan devlet/medya sermayesi ilişkisinin hercümerç hali, basın emekçilerinin toplumsal sınıflar içindeki konumu ve sosyal-siyasal dönüşümlerin gazeteciliğe etkileri dikkate alındığında, meseleyi doğrusal bir düzleme indirmenin de pek kolay olmadığını söylemek mümkün.

İğneyi kendimize, çuvaldızı başkalarına

Bu bağlamda ‘iğneyi kendimize, çuvaldızı başkalarına batıralım’ dedik ve -basında örgütsüzlük başlığına gelecek sayılarda da devam edilmesinde hemfikir olarak – dosyamızda, biraz daha kendimize aynayı çevirdik. Aynada gözüken ilk suliet, gazetecilerin sınıfsal bilinçlerindeki soruna işaret ediyordu!

Gazetecilerin sınıf bilincinin tarihi

Altı çizilesi bir gerçek var ki; o da gazetecilerin sınıfsal bilincinin, emek eksenli toplumsal muhalefetin yükseldiği 1960’lar ve 70’leri kapsayan yıllar haricinde ya basın sermayesi ya da siyasi iktidarın tercihleri doğrultusunda şekil alması. Basın emekçilerinin örgütlülük oranının, zaten çok düşük olan tüm iş kollarındaki oranın (yüzde 14) bile altında (yüzde 8) kalması ve örgütlenmenin en az olduğu iş kollarından biri haline gelinmesi de bu durumun net göstergesi.

Bu örgütsüzlük hali, gazeteciliği her türlü dış etkiye açık duruma getirirken, mesleki kazanımların yitirilmesiyle mesleki yozlaşmayı da kaçınılmaz kılmakta.

Örgütlü mücadele örgütsüzlük kadar dönüştürücüdür

Dergide yer alan yazılarda da vurgulandığı gibi gazeteciliği, medya sahibinin çıkarları ve iktidarın propaganda aracı haline dönüştürmek, geniş halk kitlelerini kapsayan emekçilerin sorunlarının göz ardı edilmesini beraberinde getirmekte. Dolayısıyla gazetecilerin örgütsüzlüğü sadece gazetecileri değil halkı da doğrudan etkilemekte.

Son tahlilde basındaki örgütsüzlük birçok açıdan sonuç olarak görülebilir. Buna karşın örgütlü mücadelenin, örgütsüzlük kadar dönüştürücü olduğunun görülmemesinin; her sonucun, çözüm için de bir bilgi sağladığının görülebilmesinin doğrudan sınıf bilinciyle ilgili olduğu asla unutulmamalı.

Keyifli okumalar,

Can Güleryüzlü

‘ÇAĞDAŞ DERGİ_2.SAYI’ yı indirmek için tıklayın.

ÖNE ÇIKANLAR

ÇAĞDAŞ DERGİ

BASIN AÇIKLAMALARI

EN SON...