ÇGD 2022 Temmuz-Ağustos Medya İzleme Raporu: BİK MEŞRUİYETİNİ YİTİRMİŞ BİR KURUMDUR!

ÇGD 2022 Temmuz-Ağustos Medya İzleme Raporu:

BİK MEŞRUİYETİNİ YİTİRMİŞ BİR KURUMDUR!

Türkiye’de düşünce, ifade ve basın özgürlüğü mücadelesi kapsamında meslektaşlarımıza yönelik sansür, tehdit-şiddet, gözaltı-yargılamalar ile özlük haklarında yaşanan kayıpları kayıt altına aldığımız ve her ay kamuoyuna duyurduğumuz ‘Medya İzleme Raporu’muzun 50’ncisini, devam niteliğinde gelişmeler yaşanması nedeniyle son iki ayı (Temmuz ve Ağustos) içerir şekilde sizlerle paylaşıyoruz.

Temmuz ve Ağustos aylarının, yaz ayları olmasına paralel Türkiye Büyük Millet Meclisi ile mahkemelerin tatil arası verdiği ve toplumsal hayatın görece sakinleştiği geride bıraktığımız günlerde, ne yazık ki basına yönelik sistematik hale gelen baskılarda herhangi bir kesinti yaşanmadı. Baskılar, haberlere erişim engelleri getirilmesinde yoğunlaşırken, özellikle AKP iktidarına yönelik usulsüzlük ve yolsuzluk haberlerinin erişime engellenen haberler içindeki fazlalığı, söz konusu kararları daha da tartıştırdı.

Gazetecilere yönelik saldırılarda da herhangi bir yaz molası olmadı. ‘Basın ve haber alma hürriyetini sağlayıcı tedbirler almakla’ sorumlu başta emniyet güçleri olmak üzere devlet organlarının, basın özgürlüğüne yönelik engelleyici tutumlarında herhangi bir değişiklik yaşanmazken, değişikliğin olmadığı gelişmelerden bir diğeri, MHP’nin siyasi anlayışında olanların, sosyal medya üzerinden gazetecilere yönelik organize linç kampanyaları ve ardından gelen fiziki saldırılardı. Derneğimizin Rize Şube Başkan Yardımcısı ve Youtube üzerinden ‘Sokak Kedisi’ isimli programı yapan Ebru Uzun Oruç, eşi beraberindeyken İstanbul’da bir sokak röportajı sonrası, organize olduğu anlaşılan bir saldırıya uğradı. Ölümle tehdit edilip eşi darp edilen Ebru Uzun Oruç’un kısa bir süre önce yaptığı röportajlarından birinde konu olarak MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi vatandaşlara sorması ve bu röportajın yayınlanmasının ardından, aralarında MHP’li milletvekilleriyle parti yöneticilerinin bulunduğu kişiler tarafından açıkça hedef gösterilmesi, saldırıyı daha da manidar hale getirdi.

Temmuz ve Ağustos aylarında Basın İlan Kurumunun (BİK) aldığı iki karar ile Anayasa Mahkemesinin (AYM) bir dava dosyasına ilişkin kararı basın özgürlüğünü doğrudan etkileyecek nitelikteydi. BİK’in aldığı ilk karar Basın Ahlak Esasları’nı 28 yıl sonra değiştirmekti. 1950’lerin iktidarı Demokrat Parti’nin, basını, iktidarının propaganda aygıtı hale getirilme yönündeki girişimlerine tepki olarak 1961 yılında, ‘resmi ilanların adil bir şekilde gazetelere dağıtılması’ amacıyla kurulan BİK, özellikle AKP iktidarı döneminde resmi ilan ve reklamların gazetelere dağıtımında temel kriteri ‘iktidar yandaşlığı’ olarak belirledi. İktidar destekçisi basın organlarının Basın Ahlak Esasları’nı ihlal etmesinde herhangi bir sorun görmeyen BİK, aksi durumda, diğer ifadeyle sorgulayıcı ve eleştirel gazetecilik yapan basın organlarına adeta nefes aldırmadı, belli aralıklarda resmi ilan ve reklam yayınlamama cezası uyguladı. Halkın vergilerinin temel oluşturduğu resmi ilan ve reklamların yayınlanması karşılığında ödenen ücretler, iktidarın propagandasını yapan yayın organlarını ayakta tutmak için kullanılırken, Türkiye’de emekçilerin mücadeleleri ve haklarını savunmayı yayın politikası olarak belirleyen Evrensel gazetesinin resmi ilan ve reklam yayınlama hakkı, Ağustos ayı itibariyle BİK tarafından tamamen iptal edildi. Resmi ilan ve reklamların yayınlanması yetkisini uhdesinde barından ve bunu, Basın Ahlak Esasları hükümlerince yerine getiren BİK’e ilişkin AYM’ce alınan bir karar ise, BİK ve misyonunu ciddi anlamda tartıştırdı. Çeşitli yayın organlarına verilen resmi ilan ve reklam yayınlamama cezalarına ilişkin dosyada AYM, “Kuruma tanınan yetkinin basının etik değerlerini düzenleme amacından öteye giderek artık kimi basın mensupları açısından caydırıcı etki yaratabilecek bir cezalandırma aracına dönüştüğü ve bu durumun sistematik bir soruna neden olduğu gözlemlenmiştir” tespiti yaparken, BİK yetkilerinin hukuki anlamda sorunlu olduğunun altını çizdi. Kararla; gazetelerin ekonomik bağımsızlığı açısından önemli etkenlerde olan resmi ilan ve reklamların dağıtımında, basın özgürlüğünün, dolayısıyla Anayasa’da güvence altına alınan temel haklardan birinin ihlal edildiği net olarak ortaya konuldu.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin görüşmelerini, tatile girmeden kısa bir süre önce erteleyerek 1 Ekim 2022’de başlayacak olan yeni yasama yılına bıraktığı, kamuoyuna ‘dezenformasyon düzenlemesi’ olarak lanse edilen, oysaki ‘büyük sansür’ uygulamaları içeren teklif ve geçen iki ayda uygulamaya konulan karar ve mevzuat düzenlemeleri, seçim sathı mailine girilen bir dönemde iktidarın, eleştirel ve sorgulayıcı basına yönelik baskıyı daha da artıracağını göstermektedir. Çağdaş Gazeteciler Derneği olarak iktidarın basın özgürlüğüne yönelik işleyeceği her suçun karşısında durup kaydını tutmaya devam edeceğiz ve mesleğimizin kirli siyasi emeller için kullanılmasına izin vermeyeceğiz.

2022 Temmuz-Ağustos Medya Raporu için buraya tıklayabilirsiniz

Çağdaş Gazeteciler Derneği Yönetim Kurulu

ÖNE ÇIKANLAR

ÇAĞDAŞ DERGİ

BASIN AÇIKLAMALARI

EN SON...