Milliyet, Hasan Pulur – 24 Ocak 1998
OLAYLAR VE İNSANLAR / HASAN PULUR
Uğur Mumcu’yu unutmadan
ÇAĞDAŞ Gazeteciler Derneği İstanbul Şubesi’nden bir faks mesajı geldi:
“Bildiğiniz gibi Uğur Mumcu 24 Ocak 1993’te öldürülmüştü; hala katilleri mahkemeye çıkarılamadı.
Bu konuda bir duyarlılık oluşturmak için, aşağıdaki cümlenin 24 Ocak tarihli köşenizde yayınlanmasını istiyoruz.”
Yayınlanması istenen cümle şu:
“Uğur Mumcu öldürüleli 1826 gün oldu, katilleri hala bulunamadı.”
Mesajın altında bir not:
“Bu faks, Mumcu’nun bütün meslektaşlarına gönderilmiştir.”
★★★
UĞUR Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı, Uğur Mumcu’nun “Bütün Yazıları”nı 40 kitapta topladı; kitapların hepsindeki sunuş yazısı şöyle biter:
“Düşünenlerin öldürülmemesi, öldürülenlerin unutulmaması dileğiyle.”
Bir yazar nasıl unutulmaz, ya da nasıl hatırlanır?
Yazılarıyla!
★★★
BİZ de, Uğur Mumcu’yu yazılarıyla anıp, hatırlıyoruz; bugün köşemize onun hala taptaze, güncelliğini koruyan 16 yıl önce yazdığı bir yazısını “buyur” ediyoruz.
Uğur Mumcu, 8 Nisan 1982 tarihli “Dünden Yarına” başlıklı yazısında, bakın kimleri tanıtıyordu:
“27 Mayıs öncesi ve sonrasında kıvrak kalemi ile sivrilen bir gazeteci, ihtilal örgütleri ile sarmaş dolaş olduktan sonra, 27 Mayıs ihtilalcilerine ve ihtilalin getirdiği Anayasa’ya yazmadık satır bırakmamış; bir zamanlar köpekler, diye saldırdığı, düşük iktidar, diye aşağıladığı siyasal çevrelerin hizmetine girmekte zerre kadar duraksamamıştı!”
Kimdi acaba bu?
★★★
“İHTİLALİ gerçekleştiren ve 1961 Anayasası’nı hazırlatıp, yönetimi sivillere terkeden Milli Birlik Komitesi üyeleri için bunların heykelleri dikilmelidir, diye satırlar döktüren sırtı kalın bir başka gazeteci, yıllar sonra, heykellerinin dikilmesini önerdiği ihtilalcilere ve onların anayasasına, en az 27 Mayıs İhtilali’nin karşıtları kadar zarar vermekte başkaları ile yarışmıştı.”
Ya bu kimdi?
“Ya 27 Mayıs ihtilal hükümetinde yer alanlara ne demeli? Bunların bir kısmı da, sonradan bu ihtilale saldıran çevrelerle kol kola girmişler ve bunlardan biri, sabah akşam 27 Mayıs İhtilali’ne söven bir yayın organında başyazarlık yapmıştır.”
Bunu tanıdınız mı?
UĞUR Mumcu, geçiyor “12 Mart dönemi”ne…
“12 Mart döneminde de böyle olmadı mı? 12 Mart döneminin ilk başbakanının yanında düğme ilikleyerek hizmet alan gazeteciler, ellerine geçirdikleri ilk fırsatta, bu başbakana saldıran anılar yayınlayıp, para kazanmadılar mı?”
Bunu da mı tanımadınız?
★★★
UĞUR Mumcu, sonra bir anısını anlatır:
“Hiç unutmam, asistanı olmaktan onur duyduğum merhum ve saygıdeğer profesör, hukuk bilgini Prof. Dr. Tahsin Bekir Balta’nın odasının kapısını hızla açan 27 Mayıs ihtilalcisi bir emekli askeri yargıç “Eski DP’lileri nasıl affedersiniz, sizden hesap soracağız” diye bağırıp çağırdıktan ve hak ettiği yanıtı aldıktan bir süre sonra, bir eski DP büyüğünün kızı ile dest-i izdivaç eyleyip, ilerlemiş yaşında dünya evine girmemiş miydi?”
★★★
Kimdi bunlar, kimlerdi bunlar?
Çok mu önemli?
Hamam, aynı hamam oldukça, tellakların değişmesi çok mu önemli…
Dün “12 Eylül”e methiye düzenler, önce Özal’ın şimdi de Erbakan ile Çiller’in yağdanlığı olmadılar mı?
Yarın da, kimbilir kimlerin yalakalığına soyunacaklar?..
Onun için kim oldukları, kimler oldukları hiç önemli değil…
Onlar:
Sayılmazlar parmak İle,
Utanmazlar yazmak İle.