Cumhuriyet, Mustafa Ekmekçi – 26 Mayıs 1996
ANKARA NOTLARI / MUSTAFA EKMEKÇİ
Kitap Şenliğinde Okurlarla…
TÜYAP Ankara 3. Kitap Şenliği bugün sona eriyor; inanır mısınız, çok üzülüyorum. Böyle, okurlarla yüz yüze söyleşi fırsatını, kitap imza günlerinde yakalayabiliyorum da ondan. Gazeteye, Ankara bürosuna görüşmeye gelenler oluyor. Ama, çoğu bundan çekiniyor da. Kimi, “rahatsız ederim” diye çekiniyor, kimi de “ya bulamazsam” diye düşünüyor.
TÜYAP’ın. kitap şenlikleri, en başta yazarların okurlarla -kısa da olsa- söyleşilerine, birbirlerini yakından tanımalarına yarıyor.
TÜYAP’ın, marttaki İzmir 1. Kitap Şenliği’nde İsmail Gülgeç’ı görmüştüm. Takılmıştı:
-Mustafa abi. Cumhuriyet bana iş vermiyor, sen de vermiyorsun!
-Verelim, ne iş istiyorsun?
-Bilmiyor musun? Benim yayınevim var, kitaplarını ver basalım!
O anda, kafamda şimşek çaktı, “domuz”la ilgili yazıları. nereye bastırırım diye düşünüp duruyordum.
-Domuzla ilgili kitabı basar mısın?
-Basarım! karşılığını verdi İsmail, sen hazırla Ankara Kitap Şenliği’ne yetiştirelim.
-Ama, sen de çizeceksin!
-Tabii.
Ancak, Türk karikatüristler pek domuz karikatürü çizmiyorlardı. İnek, at, eşek, ökuz, köpek, kedi çiziyorlardı da, domuzu ı-ıh! İsmail’e:
-Sana domuzla ilgili resimler de göndereceğim, dedim. İsmail sevindi. İzmit’te domuz çiftliği olan Oralp Basım’a, Amerika’dan “Pig International’ dergileri geliyordu. Onda, domuz konusunda bol resim vardı. O resimlerle birlikte yazıları hazırlayıp yolladım. İsmail, domuz yazılarının esprisini yakalamıştı, işlerin nasıl gittiğini öğrenmek için telefon ettiğimde, eşi Birsen Gülgeç:
-Vallahi, grafikçiyle içeride kapağı konuşuyorlar, kahkahalarını duyuyorum! diyordu. Demek durum, iyiydi.
Kitabın adını “Domuzuna Yazılar” koyduk. Domuz eti ile ilgili karşı görüşlere, din açısından bakanların görüşlerine de yer verdik. İsmail kıtapları, fırından yeni çıkmış ekmek gibi, arabasıyla Ankara’ya getirdi. Eniştesi Ahmet Danacı da, yardımcısıydı. Bir hafta önce. TÜYAP Kitap Şenliği’nin açıldığının ikinci günü, pazardı ya, kitap okurların ilgisini çekti. “Domuzuna Yazılar”ı imzalayıp, tanıştığım okurlardan Birsen Ayas’tan 21 mayıs günlü şu faksı aldım:
“Pazar günü Kitap Fuarı”nda sevdiğim yazarlarla tanışma olanağını buldum. Özellikle Cumhuriyet yazarlarının çok özel yerleri var ailemizde.
O gün size de söylediğim gibi 1965 yılında İlhan Selçuk hayranlığıyla başlayan Cumhuriyet okurluğu o iki boykot dışında kesintisiz sürdü. Çocuklarım okumaya Cumhuriyetle başladı. Şu anda da toplumumuzun da temiz kalmış az sayıda kurumunun başında Cumhuriyet’in geldiğine inanıyorum. Ben ve ailem dahil, çürümelere, ırkçılığa ve şeriatçılığa yalnızca üzülüp sevdiği yazarları okuyup, hak vermekten başka hiçbir şey yapmayan insanlara da çok kızıyorum. Hiç değilse, en kısa zamanda Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne üye olarak kendimi birazcık olsun affedeceğim.
İsmail Gülgeç gibi Cumhuriyet’in simgelerinden biri haline gelen çizerlerin gazetemize dönmesi bizleri çok mutlu edecek. Bu arada şu andaki çizerleri de çok sevdiğimi belirtmek istiyorum. Benim üzüntüm Sayın Gülgeç gibi bir simgenin eleştirdiğim bir yayın organında olmaması gereğine olan inancımdan kaynaklanıyor.
Size telefonla ulaşamadım. Yazarların çalışma ve dinlenme saatlerini bilemediğim için faks yolunu deniyorum. Yazılarınızı her zamanki gibi zevkle okuyacağım. Sonsuz sevgi ve saygılar sunarım.”
19 Mayıs Pazar akşamıydı; Edebiyatçılar Derneği’nın Atlıspor Kulubü’nde düzenlediği yemekte Toktamış Ateş’le yan yana düşmüştük. Gece saat 22.00 sıralarında, 20 Mayıs Pazartesi günlü Cumhunyet’in taşra kalıbı geldi. İç sayfalarda, domuzcuğun yaşamını anlatan “Babe” adlı filmle ilgili genişçe bir haber de vardı. Gazeteyi heyecanla karıştırırken, elim rakı bardağıma dokundu, kadehimdeki rakı masaya, üstüme döküldü. Toktamış, ilgiyle bakıyordu. Şöyle dedi:
-Allah ’ın parmağı yok ki, gözüne sokuversin!
İlhan Selçuk, hafta boyunca Ankara’da kaldı. Çeşitli etkinliklere, imza günlerine katıldı. Halit Çelenk, günlerdir yattığı sayrı yatağından kalkıp, cuma günü Cumhurıyet Kitap Kulübü’nde kitaplarını imzaladı.
Bir ayağım “Gülgeç” yayınlarında, “Domuzuna Yazılar”ı, bir ayağım “Ümit Yayıncılıkla, “Çarıklılar”ı, “Tilkiyle Kuyruğu”nu imzalıyordum. Kimi okurlar, “Çağdaş Gazeteciler Derneği Yayınları”nda çıkan “Gün Ola Harman Ola” kitabımı getirip imzalatıyorlardı. Gün Ola Harman Ola, ilk göz ağrımdı!
“Çarıklılar”, 1964’te Milliyet’te çıkmıştı. Bugüne değin kitaplaşamadı. İçinde ayrıca, 1970’1i yıllarda Yeni Ortam’da yayımlanan “Aşık Veysel’le Söyleşi”, Cumhuriyet’te çıkan, “Kutsal Çölde Cinayet”, “Bir Başkanlık Seçimi, Şevket Süreyya’nın “Dost Mektupları” ile “Prof. Yücel Kanpolat’la Söyleşi” dizileri var. “Bir Başkanlık Seçimi” 1980 başlarında Cumhuriyet’te çıkarken, Nadir Nadi:
-Şu yazılar keşke kitap olsa! demiş.
“Çarıklılar”la Nadir Nadi’nin bu isteği de gerçekleşmiş oluyor. Mutluyum.
Bugün TÜYAP Kitap Şenliği’nin son günü, “Gülgeç Yayınları”nda olacağım!
★ ★ ★
Taşlama ustası Haşan Çelebi, “Halimiz” başlıklı taşlamasında. şunları düşmüş.
“Has insanı kargışlayarak dışlıyoruz / Kargışlanacak kancığı alkışlıyoruz!’
Kargışlamak: İlenmek.