ÇGD, 2021 YILININ BAŞARILI GAZETECİLERİNİ BELİRLEDİ

ÇAĞDAŞ GAZETECİLER DERNEĞİ YILIN BAŞARILI GAZETECİLERİ-2021

Gazeteciliğe ilişkin bilinen en net ve basit tanım, haber ve bilgi aktarımıdır. Bu aktarım meslek pratik ve ilkeleri çerçevesinde yapılır ki net ve basit tanım karmaşıklaşır ve adeta kuyumcu terazisi hassasiyeti gerektiren bir zanaata dönüşür.

Bu yüzdendir ki gazeteciliği, meslek pratikleri ve ilkeleri çerçevesinde yapanlar, toplumlarına öncülük edecek misyonu, örnek alınacak aydın kimliği de üzerlerinde taşır.

Halkın haber alma ve olma hakkına sadık gazetecilerle çalıştıkları yayın organlarının hedef alınması da bu yüzdendir.

Gazeteciyi, her türlü baskıya karşı bu yoldan geri adım attırmayan ise, görünen gerçekliğin bilgisinin yaşamsal niteliğinden beslenen inadı ve itirazcı tavrıdır.

İnadı ve itirazı gazeteci kimliğinden çıkardığınızda, karşınızda mesleki anlamda ve ötesinde kimlik sorunu yaşayan birini bulmanız eşyanın doğasıdır. Artık ne yapılan iş gazeteciliktir, ne de yapan gazeteci.

Bu anlamda son yıllarda Türkiye’de mesleki açıdan yaşanan büyük erozyonun ortaya çıkardığı ‘yeni’ gazeteci tiplemesine karşın, inadın da itirazın da, yani gazeteciliğin bayrağını düşürmeyen meslektaşlarımız yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor.

İşsizlik, gözaltı, tutuklama, tehdit ve darp edilmelere karşı haberleriyle gerçekler etrafında bir araya gelmemize ve aydınlık yarınlarda birlikte olmamıza taşlar döşeyen tüm gazetecileri selamlıyor; 2021 yılı kapsamında ödül alan tüm meslektaşlarımızı kutluyoruz.

***

Haber Ödülü: CAN ÖZÇELİK

”Kendi bakanlığına mal satan bakan” haberiyle…
(Odatv / 16 Nisan 2021)

Halkın haber alma hakkı çerçevesinde yapılan her haber, bir gün olmasa bir gün mutlaka karşılığını bulur. Bazı haberler ise, hem yazıldığı günlerde hem de sonraki zamanlarda aynı etkiyi gösterme niteliğine sahiptir. Bu tür haberlerin öznelliği, toplumsal düzeydeki adaletsizliği ve haksızlığı ortaya çıkarmasıdır. Ağırlıkla da yolsuzluk haberleridir ki istisnasız toplumun genelinde duyarlılığa yol açar.

Türkiye’de, yazılı ve görsel herhangi bir yayın organına bağlı olmaksızın müstakil kurulan ilk internet haber sitelerinden Odatv’de (odatv4.com), “Kendi bakanlığına mal satan bakan” başlığıyla yayınlanan haber, hem yayınlandığı günlere hem de gelecek zamanlardan günümüze ayna tutacak bir nitelikteydi. Haberde, Dünya genelini etkisi altına alan; sağlık, sosyal ve ekonomik açıdan insanlığın ciddi tehditlerle karşı karşıya kaldığı günlerin, birileri için ticari kazançlarını artırma fırsatına dönüştüğü aktarılmaktaydı. Haberin asıl değeri ise bu fırsatçılığı yapanlardı. Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, eşiyle birlikte sahibi olduğu dezenfektan üreten iki firması aracılığıyla, başında bulunduğu Bakanlığa ürün satmıştı. İktidar partisi AKP’de, hem ahlaki hem de adalet açısından yaşanan çürümüşlüğü, Odatv internet haber sitesinin Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Can Özçelik imzasıyla Türkiye öğrendi.

Erişim engeli konulduğu için iki yılı aşkın süredir orijinal internet adresleri olan ‘odatv.com’ üzerinden değil de ‘odatv4.com’ adresinden yayın yapan Odatv ekibi, bu ve gündem yaratan diğer haberleriyle bir kez daha haberciliğin engel tanımayacağını gösterdi.

***

Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Ödülü: BAHADIR ÖZGÜR

“Zehirli kokteyl: Tek adam ve piyasa”, “Milyar dolarlık rüşvet fonu Türkiye’ye nasıl bağlandı?”, “Paramount Hotel’den Özbekistan’a: Bir suç otobanı” ve “Biz Peker videosu beklerken, Paramount Hotel Singapur’a uçtu!” haberleriyle…

(Gazete Duvar / 9 Mart, 17 Mayıs, 12 Haziran, 21 Haziran 2021)

Tarihsel, kültürel ve sosyal açıdan avantaj ve dezavantajları birlikte içeren bir ülke Türkiye. İlk medeniyetin ortaya çıktığı, yine tarihin derinlerinden gelen kültürel zenginliğe sahip ve hiç dinmeyen sosyal dönüşümlerin yaşandığı Türkiye’yi tanımlamak ve anlatmak birçok boyutuyla zorluklar içermekte. Bunun için sosyoloji, tarih ve ekonomiye ilişkin azami düzeyde bilgiye vakıf olmak gerekli.

Bu düzey yakalandığında ortaya konulan haberler ve yazılar, bir haber metni olmanın ötesinde bilimsel bir bilgiye dönüşmekte. Türkiye’de son yıllarda bu düzeyi yakalayan nadir gazetecilerden biri, özenli araştırmaları ve derin bilgi birikimiyle geçen yıl internet haber sitesi Gazete Duvar’da (www.gazeteduvar.com.tr) bizlere sık sık başka bir Türkiye’yi anlattı. Anlatımlarından ortaya çıkan resim, Türkiye’nin uluslararası düzeyde kara para aklama coğrafyası haline geldiğiydi. Özellikle Türki Cumhuriyetlerdeki ülkelerde şaibeli şekilde zenginleşen kişilerin, Türkiye’de suç organizasyonlarının yanı sıra iktidar ve iktidara yakın kişi ve oluşumlarla kurdukları ilişkiler sayesinde ulaştıkları gücün kapsamını okuduk, gördük ve öğrendik yazılarından.

İşlediği konuları detaylı ve bağlantılarıyla aktaran gazeteci Bahadır Özgür, araştırmacı gazeteciliğe kimlik kazandıran Uğur Mumcu adına verdiğimiz ödülün 2021 yılındaki sahibi oldu.

***

Mustafa Ekmekçi Haber Ödülü: ÖZGEN ACAR

”Bir çift terliğe satılan Kilia İdolü, Türkiye zamanında harekete geçmediği için ABD’de kaldı” haberiyle…

(Cumhuriyet / 21 Eylül 2021)

Günlük hayat pratiği ve teknolojik gelişmelerden kaynaklı zaman algısındaki değişimler, gazetecilikte de keskin dönüşümlere yol açmakta. Niteliksel değeri; takip edilen alana hâkimiyet ve entelektüel birikimin sınırlarında yapılmasıyla oluşan gazetecilik, ne yazık ki içinden geçtiğimiz dönüşüm sürecinde ciddi savrulmalar yaşamıştır. Hem meslek ilkeleri hem de mesleğin alan uzmanlığı, fikri takip ve hak savunusu yönleri her geçen gün eksilmektedir.

Gazeteciliğin içine düştüğü bu krizden çıkış yollarından biri ise hala mesleği, hem meslek ilkeleri hem de meslek pratikleriyle yapan, adeta gazeteciliğe ömrünü vermiş kişilerdir. Günümüzde bu isimlerin başında gelenlerden biri, tartışmasız Özgen Acar’dır.

Türkiye’nin en büyük hazinelerinden olan kültür varlıklarının önemini, yıllardır, bıkmadan usanmadan yazan; Anadolu’dan kaçırılan tarihi eserleri adeta dedektif gibi takip edip başta resmi makamlar olmak üzere herkesi sorumluluğa çağırarak eserlerin tekrar anavatanına dönmesi için mücadele eden meslek büyüğümüz Özgen Acar, geçen yılda da sorumlu ve uyarıcı habercilik anlayışıyla yazılar kaleme aldı.

”Bir çift terliğe satılan Kilia İdolü, Türkiye zamanında harekete geçmediği için ABD’de kaldı” başlıklı haberi, gazetecilik açısından öğretici birçok nitelik içermekteydi. Türkiye’den yıllar önce kaçırılan Kilia İdolü’nün önemine ilişkin geçmiş yıllarda da haberler yapan Acar, geçen yıl yaptığı haberde, geniş bilgi birikimi ve bakış açısıyla Türkiye’de yetkililerin, Anadolu’dan kaçırılan tarihi eserlere ilişkin vurdumduymazlığını aktardı. Özgen Acar, Kilia İdolü öznelinde yaşanan tarihi eser skandalını gazeteciliğin tüm niteliklerini sergileyerek kaleme aldığı haberiyle 2021 yılının Mustafa Ekmekçi Ödülü’nün sahibi oldu.

***

Rafet Genç Haber Ödülü: RUŞEN TAKVA

Afgan göçüne ilişkin haberleriyle…

(2021)

Geçen yılın Dünya genelinde en önemli gelişmelerinden biri, NATO’nun, daha doğrusu ABD’nin askeri güçlerini Afganistan’dan çekmesiyle birlikte bu ülkeden Batı’ya yaşanan büyük göçtü. 21 yıl önce ABD’de yaşanan 11 Eylül saldırıları gerekçe gösterilerek Afganistan yönetimindeki Taliban güçlerine operasyon başlatan ABD’nin; aralarında Türkiye’nin de bulunduğu NATO çatısı altındaki müttefikleriyle birlikte geride kalan yılların ardından ülkeyi tekrar Taliban yönetimine bırakıp çıkması, genelde emperyalizmin özelde savaş ekonomisi bağımlısı, ‘demokrasi’ adı altında işgalci zihniyetin yansıması olan ABD emperyalizminin makyajının bir kez daha akmasıydı. Ortaya çıkan gerçekler, insanlık tarihi açısından izahı zor görüntülerdi. Yıllardır çatışmalar içinde yaşayan Afganistanlılar, ülkelerinden kaçmak için her yolu denedi. Kimi kargo uçaklarının kanatları arasındaki bölümlere girerek ‘yeni hayat’a kavuşacağını zannetti, kimi binlerce kilometre yol yürüyerek, ellerindeki son paralarını kaçakçılara vererek…

Suriye’de olduğu gibi Afganistan’daki iç savaştan da en çok etkilenen ülkelerin başında Türkiye geldi. Yüzbinlerce kişi Afganistan’dan yola çıkarak Türkiye sınırına ulaştı. Tutarlı bir göçmen politikasına sahip olmayan AKP iktidarı, Afgan göçünü ne sınırlarında durdurabildi ne de yönetebildi. Ülkenin doğudaki sınır illerinden giriş yapan Afgan mültecilerin koşullarını ve sınırlardaki güvenliği Türkiye kamuoyuna aktaran gazetecilerden biri de Ruşen Takva’ydı. Afgan mültecilerin sınırdaki geçiş güzergâhlarını, toplu geçişlerini, ülkelerinden neden kaçtıkları ve kavuşmak istedikleri ‘yeni hayat’tan beklentilerini Takva’nın görüntü ve röportajlarından takip ettik.

Türkiye’nin yarınlarında da belirleyici etkisi olacak düzensiz göçe ilişkin haberleri sonrası – başkaca gerekçeler gösterilerek – hakkında soruşturmalar açılan Ruşen Takva, her türlü baskıya karşın bizleri bilgilendirmeye devam etti, devam ediyor. Ruşen Takva, Afgan göçüne ilişkin haberleri ve baskılara karşı habercilikteki ısrarıyla, eski genel başkanlarımızdan Rafet Genç adına verdiğimiz haber ödülünü, 2021 yılında alan gazeteci oldu.

***

Behzat Miser Kent Haber Ödülü: BURHAN DEMİRCİOĞLU

“650 Liralık Dul Maaşı İle Yaşayan Kadın: Ben Fakirim, Fakir Mi Öleyim?”; “Osmaniye’de Yaşayan 66 Yaşındaki Felçli İbrahim Düldül: Paramız Yok, Köle Hesabı Yaşıyoruz, Açlıktan Ölüyoruz”

(ANKA Haber Ajansı / 10 Ekim, 14 Aralık 2021)

Türkiye’de yaşanan adaletsizliklerin belirgin göstergelerinden biri yoksulluk. 84.3 milyon nüfusun yaşadığı Türkiye’de son araştırmalara göre, nüfusun 16 milyonu açlık, 50 milyonu da yoksulluk sınırı altında yaşam koşullarında. Genel olarak insani, özel olarak da ülke açısından utanç konusu bu durum, sosyal bağlamda da beyin göçünden kutuplaşmalara kadar her alanda kronik sorunlara temel oluşturmakta.

Bu sosyo-ekonomik durum, iktidar güdümü ve kontrolü dışında Türkiye’de yayıncılık yapan gazete ve televizyonların yıl boyunca esas gündemini oluştura geldi. Covid-19 pandemisinden kaynaklı artan yoksulluk, köy yaşamından ilçe ve şehir yaşamına, metropollere kadar adeta habis ur gibi yayılırken, kaçınılmaz olarak beraberinde insani dramları getirdi.

Türkiye’de haberciliğin okullarından biri konumundaki ANKA Haber Ajansı, 2018 yılında tekrar yayına başlamasının ardından, iktidar-sermaye kıskacına alınmış medya organlarınca gösterilmeyen gerçekleri, gerçek hayatları gündem yaptı. Birçok ilde kısa sürede organize olarak şehirlerin, ilçelerin en ücra köşesinde yaşanan başta yoksulluktan kaynaklı gayrı insani şartları ANKA aracılığıyla okuduk, izledik.

ANKA’nın Osmaniye muhabiri Burhan Demircioğlu bu kapsamda mikrofonuyla, kamerasıyla, kalemiyle hep alt ve dar gelir grubundaki insanların hayatlarını işledi. “650 Liralık Dul Maaşı İle Yaşayan Kadın: Ben Fakirim, Fakir Mi Öleyim?” ve “Osmaniye’de Yaşayan 66 Yaşındaki Felçli İbrahim Düldül: Paramız Yok, Köle Hesabı Yaşıyoruz, Açlıktan Ölüyoruz” haberleriyle unutulanları, dahası yok sayılanları aktaran habercilerden biri olarak Burhan Demircioğlu, 2021 yılının Behzat Miser Kent Haber Ödülü’nü aldı.

***

Röportaj Ödülü: MURAT UYSAL

”Plastik fabrikasında bir gün: Ne güvence ne sigorta üç kuruşa çalışma” röportajıyla…

(Evrensel / 8 Aralık 2021)

Türkiye; özellikle dış politikada alınan yanlış kararlar ve bilimsel hiçbir dayanağı olmayan göçmen politikası nedeniyle, 4 milyona yakın kayıtlı mültecinin yaşadığı bir ülke haline geldi. Sosyal, kültürel ve ekonomik hayatta etkileri şimdiden yansımaya başlayan mültecilerin, gelecekte de belirleyici rol oynayacağı kesin. Yaşadıkları olumsuz hayat koşulları, ötekileştirilmeleri ve uyumlarına ilişkin gerekli adımların atılmaması, bir yandan mültecileri diğer yandan Türkiye’de yaşayan yoksul kesimleri yeni yeni sorunlarla karşı karşıya bırakmakta. Bu sorunların başında emeğin ‘piyasa şartları’nda belirlenen değerinin gittikçe ucuzlaması gelmekte. Hemen hemen her konuda olduğu gibi mülteciler ve etkileri konusunda da iki ayrı gerçekle karşı karşıyayız. İlki, ifade ettiğimiz üzere mülteciler ve Türkiye’nin yoksul kesimlerinin yaşadığı gittikçe zorlaşan ekonomik koşullar, diğeri ise bunun tam tersi avuçlarını ovuşturan, küçük-orta-büyük fark etmeksizin işletme sahipleri. Bu işverenler için mülteciler, ekonomik açıdan acımasızca sömürülecek, ücret maliyetinin azaltılmasını sağlayacak bir ‘yığın’.

Birçoğumuzun farklı şekilde şahit olduğu bu durum, mültecilerin kimi zaman şiddete uğradığı, kimi zaman iş kazasında hayatını kaybettiği içerikli haberler aracılığıyla sıradanlaşmakta; medya, gayri insani nitelikteki olayların meşrulaştırılmasının aracı haline getirilmektedir. Bu döngüyü aşmak kolay olmasa da imkânsız değildir. Evrensel gazetesi muhabiri Murat Uysal’ın ”Plastik fabrikasında bir gün: Ne güvence ne sigorta üç kuruşa çalışma” başlıklı röportajı, tam da bu döngüyü kıran, okuyucuyu yaşanan gerçekliğin ortasına çeken nitelikteydi. Murat Uysal, İstanbul’da 18 yaşın altındaki çocukların, mültecilerin, kadınların günlükçü olarak sigortasız çalıştırıldığı bir plastik fabrikasına günlükçü girdi ve buradaki ağır çalışma koşullarını aktardı. Haberciliğin sıkıştırıldığı kalıpları kırmanın yanı sıra güçlü bir anlatımla ‘o’ fabrikadaki sömürüyü bizlere de yaşatan Murat Uysal, yılın Röportaj Ödülü’nün sahibi oldu.

***

İzzet Kezer Haber Fotoğraf Ödülü: ZEKERİYA ALBAYRAK

“Bir tek o alkışlamadı” fotoğrafıyla…

(Sözcü / 19 Kasım 2021)

Bir andaki mimik ya da tavır, ne kadar çok şeyi anlatabilir acaba?

Kapalı kapılar ardında gizli kapaklı yaşananları mı, yılların getirdiği tortuları mı, mutluluğu-hüznü mü, yıkımın sonunu mu, başlangıcı mı?

Bu soruların yanıtı, neye baktığınız ve nasıl gördüğünüzdür.

Sözcü gazetesinden Zekeriya Albayrak, geçen yıl objektifiyle öyle bir anı ölümsüzleştirdi ki başta foto muhabiri olmak üzere tüm gazetecilere nereye bakılması gerektiğini, ders niteliğinde bir fotoğrafla aktardı.

Zekeriya Albayrak’a 2021 Yılın Fotoğraf Ödülü’nü getiren eseri; ‘biri’nin, yanındaki onlarca kişi kürsüdeki konuşmacıyı alkışlarken tepkisiz durduğunu gösteriyordu. Alkışlamayan da alkışlayanlar da kürsüdeki konuşmacı da tek karede tek bir gerçeği anlatıyordu. O da otoriterlik…

Kürsüdeki kişi AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dı; yer AKP’nin Meclis Grup Toplantısı; alkışlamayan dönemin Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan, alkışlayanlar AKP’li bakan ve milletvekilleri. Erdoğan’ın, konuşmasında faize karşı olduğunu anlattığı ve “Beraber yürüdüğümüz arkadaşlarımızdan faizi savunanlar, kusura bakmasınlar. Bu yolda ben, faizi savunanla beraber olamam, olmam” dediği anlarda Zekeriya Albayrak, fotoğraf makinesinin objektifini, odağına Bakan Lütfi Elvan gelecek şekilde salona çevirip ardı ardına deklanşöre basıyordu. Ve ortaya çıkan fotoğraf, artık sadece bir fotoğraf karesi değil otoriterliğin anlatımıydı.

Zekeriya Albayrak’ın fotoğrafı, 85 yıl önce Almanya’nın Hamburg şehrinde Hitler’in katıldığı Horst Wessel adlı savaş gemisinin denize indirilme töreninde, binlerce kişi SS selamı verirken, selam durmayan tek kişi August Landmesser’i akıllara getirdi.

***

Karikatür Ödülü: BÜLENT ÇELİK

Gazete Pencere’deki karikatürleriyle…

(2021)

Toplumsal olay ve süreçlerin yansımalarını, sosyal ve kültürel bağlamda halk adına değerlendirerek çizgilerle buluşturmak ve bunu, bir gazetecilik yorumu olarak dışa vurmak, en etkili iletişim yollarından birisidir.

Hele ki medyanın halk adına bilgi verme, siyasal sürece katılma, denetleme ve kamuoyu oluşturma görevleri yerine, başta siyasi iktidar olmak üzere güç odakları adına rıza üretilen mecralara dönüştürüldüğü süreçlerde, eleştirel düşünceyle çizginin kesiştiği karikatürler çizmek, zaman ve mekândan bağımsızlaşan gazetecilik örnekleridir.

Adaletsizliğin hâkim kılınmasına, emeğin değersizleştirilmesine, milyonlarca yurttaşın açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşam koşullarına zorlanmasına ve bu amaç için iktidarın medyayı ideolojik aygıt ve hegemonya aracına dönüştürmesine karşı çizilen her karikatürün, sayfalarca haberden daha da etkili olduğunu karikatürist Bülent Çelik’in geçen yıl Gazete Pencere’deki karikatürleriyle bir kez daha gördük.

Covid-19 yasakları, asgari ücret, Diyanet ve iktidarın yeni ekonomi modeline ilişkin tartışmaları ele aldığı çizimleriyle Bülent Çelik, Karikatür Ödülü’nün bu yılki sahibi oldu.

***

Yerel Medya Haber Ödülü: METİN YOKSU

“Suya gömülen Hasankeyf’ten sonrası: Elektriksiz, susuz derme çatma yaşamlar” haberiyle…

(Yeşil Gazete / 7 Nisan 2021)

İnsanın doğayla ve insanın insanla kurduğu ilişki, hâkim ekonomik sisteme göre tüm mimarisi baştan sona değişik iki ayrı yapıyı ortaya çıkarmakta. Günümüzün hâkim ekonomik sistemi kapitalizm, yani sermayenin elde edeceği kârın öncelikli olduğu ekonomik düzenlerde ilişkiler, ne doğayı ne de insanı dikkate alır. Varsa yoksa kârdır. Bu hırsla bezenmiş hedef, öyle bir noktaya varabilir ki bin yıllık tarihi, yaşam alanlarını yok edebilir, hayatları söndürebilir.

Gündeme geldiği ilk günlerden itibaren başta çevre ve tarih konusunda duyarlı kesimlerin ve örgütlerin ısrarla karşı çıktığı Ilısu Barajı, tüm itirazlara rağmen sermaye kodlarını içselleştiren AKP iktidarı tarafından faaliyete geçirildi. Ilısu Barajı’nda 2019 yılının ortalarından itibaren su tutulmasıyla birlikte, yerleşim tarihi 12 bin yıl önceye dayanan Batman’ın Hasankeyf ilçesinin neredeyse tamamı başta olmak üzere Batman, Şırnak, Siirt, Mardin ve Diyarbakır’da onlarca köy sular altında kaldı. Kamuoyunun Hasankeyf öznelinde oluşan tepkisi, Ilısu Barajı’nda su tutulmasının ardından azalırken, evlerinden edilen insanlar da neredeyse unutuldu. Bu genel tabloya karşın unutmayanlar da vardı. Tarih ve kültür vandallığının yaşandığı bölgedeki insanların hayatları acaba şimdi nasıldı, hangi şartlarda yaşamlarına devam ediyorlardı? Yeşil Gazete’den (yesilgazete.org) Metin Yoksu, Ilısu Barajı’nın yok ettiği köyleri gezdi, çadırlarda yaşayan insanlarla görüşmeler yaptı, fotoğraflar çekti ve bizleri tahribatın insani boyutta sürdüğünden haberdar etti. Gazeteci Metin Yoksu, insanın doğayla ve insanla kurduğu ilişkinin kapitalizmin dayattığı şekilde kabullenilmemesi gerektiğini; doğanın, tarihin ve insanın iç içe olduğu, birinin yok edilmesiyle diğerlerinin de yok olmaya başlayacağını gösteren haberiyle Yerel Medya Haber Ödülü’nün sahibi oldu.

***

Sayfa Tasarım Ödülü: BARIŞ CAN SARIKAŞ

Covid-19 pandemisinden kaynaklı yaşanan ölümlere ilişkin birinci sayfa tasarımıyla…

(BirGün / 24 Nisan 2021)

Özenin ve dolasıyla güzelin, estetiğin, inceliğin; teknolojik dönüşümle birlikte daha da yok olan değerler arasına girdiği bir gerçek. Gülten Akın’ın “İlkyaz” şiirindeki “Ah, kimselerin vakti yok durup ince şeyleri anlamaya” dizelerinde ifade ettiği gibi bir özensizlik ve amaçsızlıkta koşturmaca… Ne mi getiriyor? Kabalık, şiddet; özensiz sözler ve işler.

Bu kabalık modasında durup düşünüp özgün işler yapmak, hele ki bunu istikralı bir şekilde devam ettirmek başlıca bir itiraz hali olmanın yanı sıra alkışlanacak bir tutumdur.

BirGün gazetesinin sayfa tasarımcısı Barış Can Sarıkaş, 2020 yılında olduğu gibi geçen yıl da, hem gazete yayıncılığı hem de işine gösterdiği özen açısından, imzayı hak eden birçok sayfa hazırladı. Çalışmaları arasında öne çıkan tasarım, 24 Nisan 2021 tarihli BirGün gazetesinin birinci sayfasıydı. Dünyayı sarsan Covid-19 pandemisine ek yetersiz tedbirlerden kaynaklı her gün yüzlerce, toplamda on binlerce kişinin hayatını kaybetmesini, akıllardan çıkmayacak birinci sayfa tasarımıyla aktaran Barış Can Sarıkaş, 2021 yılında da Sayfa Tasarımı Ödülünün sahibi oldu.

***

Orhan Koloğlu İnceleme Araştırma Ödülü: KELİME ATA

“Kızıldan Yeşile” kitabıyla…

(2021)

Son yıllarda gazetecilerin yazdığı çok sayıda kitap raflarda yerini almaya başladı. Gazetecilerin yazıyla ilişkisini haber sınırları dışına çıkarması açısından kitap çalışmalarının ayrı bir önem taşıdığının altını özellikle çizmek gerek.

Gazetecilerin yazdığı kitaplarda aynı önemdeki bir diğer nokta ise, nitelik açısından içerik ve anlatımdır. Kitap konusu, gelişmeler arasındaki bağlar, detaylar ve belirleyici olayların aktarılış yöntemi kritik önemdedir; bağlar koparsa roman, detaylar unutulursa tarih çalışması, belirleyici olaylar yeterince vurgulanmazsa bir nevi sözlük yazılmış olur.

Bu üçünün oranı yakalandığında geriye iyi bir gazetecinin en iyi yaptığı iş kalır. O da araştırma ve yazmaktır.

Bir gazetecinin bu düzeyde bir kitap çalışması yaptığına son yıllarda rastlamak pek mümkün değildi. Ağırlıkla kendi veya başka gazetecilerin yayınlanan haberlerinin yorumlarla sayfalara taşındığı kitaplarla karşılaşmaktaydık.

Geçen yıl raflarda yerini alan ve bir gazeteci tarafından yazılan ‘Kızıldan Yeşile’ isimli kitabıyla Kelime Ata, gazetecilik adına örnek bir esere imza attı. 6 yıllık sabırlı ve özenli bir çalışmanın sonucu olan eser, Sivas şehri öznelinde Türkiye’nin siyasal-sosyal-ekonomik dönüşümünü akıllara kazırcasına işliyor. Türkiye’de hâkim sağ-muhafazakâr anlayışın, Alevileri ötekileştirerek nasıl bir toplum inşa ettiğini gazeteci gözüyle anlatan Kelime Ata, 2021 yılı İnceleme-Araştırma dalındaki ödülümüzün sahibi oldu.

***

TV Haber Ödülü: HAZAR DOST

Akdeniz ve Ege bölgelerinde geçen yıl yaşanan orman yangınlarıyla ilgili haberleriyle…

(Halk TV/2021)

Geçtiğimiz yaz; özellikle Akdeniz ile Ege bölgelerinde etkili olan ve Türkiye’nin ekosistemi açısından uzun vadeli sonuçlar yarattığı vurgulanan orman yangınları, en önemli gündemlerimizden biriydi.

Pek çoğu iklim değişikliği, kuraklık, rüzgâr gibi doğal gerekçelerle farklı noktalarda eş zamanlı çıktığı ve hızlıca yayıldığı için binlerce hektarlık ormanlık alan kaybına yol açan yangınlar, aynı zamanda önlenmesi, kontrol edilmesi ve söndürülmesi boyutlarıyla, ülke yönetimi bağlamında siyasi tartışmaya da yol açtı. O dönemde iktidar, “yangınlar kontrol altında” algısı oluşturmanın peşindeyken, gazeteciler gün gün yayılan yangının ortasında ve neden söndürülemediğinin araştırmasındaydı. Yerleşim yerlerinden bazılarını yok eden, bazılarını tehdit eden orman yangınlarına havadan müdahaledeki yetersizliği göstermesi açısından sahadaki habercilik iktidar üzerindeki kamuoyu baskısını arttırdı. İlk günlerde yurt dışından gelen yangın söndürme uçağı yardımlarını geri çeviren AKP Hükümeti, kamuoyunda artan tepkiler üzerine yangınlara havadan müdahale için uluslararası desteği kabul etti.

Türkiye’nin; yangınları söndürme çabasındaki insanlarının yanı sıra ağaçları, sincapları, kuşları, böcekleri, binlerce canlısını kaybettiği o acı günlerde Hazar Dost, sahada söndürül(e)meyen yangınları haberleştiriyordu. Sahadan edindiği bilgi ve gözlemlerini, görev yaptığı Halk TV ekranına canlı yayınlarla taşıyan Hazar Dost, alanda, olay yerinde habercilik yapılmasının hayati önemini bizlere yeniden anımsatan meslektaşlarımızdan biriydi. Tüm halkın duygu ve tepkide ortaklaştığı orman yangınları konusunda bile akreditasyon yoluyla medya kuruluşları arasında uygulanan engellemeleri de sıcağı sıcağına aktaran Hazar Dost, 2021 yılının TV Haber Ödülü’nün sahibi oldu.

***

Belgesel Ödülü:

Yönetmen: Chloe Fairweather

Yürütücü Yapımcılar: Seda Gökçe, Özge Sebzeci

”Ölümüne Boşanmak”

(2021)

Türkiye; 2021 Mart ayında erkek şiddetine karşı kadınları ve dezavantajlı grupları hukuken koruma altına alan, ilk imzacısı olduğu İstanbul Sözleşmesi’nden politik saiklerle geri çekildi. Böylelikle şiddete karşı kadınların ve dezavantajlı grupların korunma alanları, yasal sığınakları biraz daha ellerinden alınmış oldu. İçinden geçtiğimiz bir yıl içerisinde yalnızca İstanbul Sözleşmesi değil, kadın erkek eşitliğini temel alan yasal düzenlemelere karşı da politik savaş açıldığına tanıklık ettik. Nafaka bunun en somut örneğiydi.

Kadın cinayetlerinin, azınlık ve dezavantajlı gruplara yönelik baskı ve şiddetin yoğunlaştığı ve cezasız kaldığı bu günlerde “Ölümüne Boşanmak” belgeselinin de İstanbul Film Festivali’nde politik gerekçelerle gösterilmeyeceğini öğrendik. Clohe Fairweather’ın yönetmenliğini, Seda Gökçe ve Özge Sebzeci’nin yürütücü yapımcılığını üstlendiği uluslararası yapım, beş yıllık bir süre boyunca kadına yönelik şiddeti, yasal süreci, kadınların mücadelesini ve bu mücadelede karşılaştıkları toplumsal ve yasal duvarları tanıklarıyla takip eden “nitelikli bir film” olarak değerlendirilmiş ancak festival yönetimi tarafından “fazla politik” bulunmuştu. Tıpkı şiddete karşı duran kadınların ısrarla söyledikleri gibi: KADINA ŞİDDET POLİTİKTİR.

“Ölümüne Boşanmak” belgeseli, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ile birlikte boşanmak istediği için şiddete uğrayan ve bunun için yasal mücadele yürüten kadınları merkezine alarak Türkiye’deki kadın-erkek eşitsizliğine, bu eşitsizliğin yasal süreçlere ne şekilde sirayet ettiğine ve mücadele eden grupların karşılaştıkları güçlüklere çok katmanlı bir perspektiften bakabilen nitelikli bir yapım olarak Çağdaş Gazeteciler Derneği tarafından 2021 yılının Belgesel Filmi Ödülü’ne layık görüldü.

***

Mahmut Tali Öngören TV Program Ödül: SOREL DAĞISTANLI

”Gündem Özel – Yerli Tohum Nasıl Bitirildi”

(Halk TV / 20 Kasım 2021)

İnternet haberciliği ile sosyal medyanın gittikçe yaygınlaşması; genel olarak televizyon yayıncılığını, özel olarak televizyon haberciliğini olumsuz şekilde etkiledi. Bilgilenme, haberdar etme işlevini internet ve sosyal medyaya kaptıran televizyon yayıncılığı, birbirinin aynısı programlarla kısır bir döngüye saplanmış durumda. Yayın akışının ‘bir şekilde’ doldurulması gerekliliği, hem hazırlanan programların hem de televizyon muhabirliğinin niteliğinin zayıflamasına yol açtı. Geçmişte TRT’de günün belli saatlerinde yayınlanan eğitim-kültür programları ile 1990’larda özel televizyon kanallarında yayınlanan 32. Gün, Siyaset Meydanı programları, televizyon yayıncılığı açısından hala örnek gösterilen çalışmalar.

2000’lerle birlikte, AKP’nin tek başına iktidarının da belirgin etkisiyle televizyon haberciliği adeta propaganda aracına dönüştürüldü ve nitelikli çalışmalar gün gün azaldı, neredeyse yok oldu. Son yıllarda bu döngüyü kırmaya çalışan programlardan biri, Halk TV’de yayınlanan ‘Gündem Özel’ isimli program. Ele alınan toplumsal olay ve gelişmeleri, geniş çerçevede uzmanlarıyla detaylı şekilde ekranlara taşıyan program kapsamında 20 Kasım 2021 tarihinde yayınlanan ve gazeteci Sorel Dağıstanlı’nın hazırlayıp sunduğu ‘Yerli Tohum Nasıl Bitirildi?’ başlıklı dosya haberde, Türkiye’nin bugün tarımda yaşadığı çıkmazın kilometre taşları tek tek aktarılmakta.

Haberde de vurgulanan eski ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissenger’in 1973 yılında bir gazeteciye söylediği “Petrolü kontrol edersen ulusları kontrol edersin, gıdayı kontrol edersen insanları kontrol edersin” sözleri, günümüz dünyasını net olarak anlatmakta.

***

Podcast Haber Ödülü: MEHVEŞ EVİN

“Türkiye 2050: Gelecekte Bir Yolculuk”; “Marmara’yı Nasıl Bitirdik? Müsilaj ve Ötesi” podcastleriyle…

(Kısa Dalga / 10 Nisan, 21 Haziran 2021)

Geleneksel radyo formatı ve çağdaş kayıt teknolojisinin bir karışımı olarak tanımlanan podcast, son dönemlerde habercilikte yaygınlaşan bir format. Podcast formatının dikkat çeken başlıca özelliklerinden biri, yeknesak olmaması, dolayısıyla hazırlanan haberi farklı şekillerde sunma imkânı sağlaması. Konuya uygun seslerin eklenmesi, röportajların ve habercinin anlatımının iç içe geçirilebildiği bir tarz. Bu bağlamda emek yoğun ve sentezlemeyi esas alan podcast haberciliği, özellikle artık haberlerin yoğun olarak takip edildiği araçlardan biri olan akıllı telefonlarla üst düzeyde uyumlu bir format.

Çeşitli uygulamalara yüklenerek dinleyiciye ulaştırılması açısından da avantajlar sağlayan podcast haberciliğinde Kısa Dalga (kısadalga.net), başarılı örneklerin yayınlandığı bir internet haber sitesi. Çok sayıda deneyimli gazetecinin podcastler hazırlayarak yayınladığı Kısa Dalga’da geçen yıl, hem tercih ettiği konuların toplumsallığı hem de farkındalık yaratan işleme tarzıyla gazeteci Mehveş Evin takip edilen isimler arasında yer aldı.

İnsan hakları, kapitalizm, yoksulluk, eşitsizlik rant için ele geçirilen topraklar, iklim krizinin yol açacağı felaketler gibi her toplumun bugünü ve yarınını ilgilendiren konularda olan biteni tüm sadeliği ile ortaya koyan Mehveş Evin, birkaç bölüm olarak yayınladığı “Türkiye 2050: Gelecekte Bir Yolculuk” ve “Marmara’yı Nasıl Bitirdik? Müsilaj ve Ötesi” podcastleriyle habercilik sorumluluğunu bu yeni formatta da başarılı şekilde sergileyerek 2021 yılının Podcast Haber Ödülü’nün sahibi oldu.

***

Dayanışma Ödülü:

10 EKİM BARIŞ DERNEĞİ

Türkiye tarihinde en fazla can kaybının yaşandığı ve en derin izler bırakan olaydır 10 Ekim Ankara Gar Katliamı. Savaş ve çatışmalara karşı barış ve birlikteliği savunmak için 2015 yılının bir sonbahar ayında Ankara’da bir araya gelen binlerce barışsever, canlı bombaların hedefi oldu. 103 barış güvercinini saldırıda kaybettik.

O gün orada olanlar, yaşananlara tanıklık edenler ve insanlık davasının parçası milyonlar karanlığa boğulmak istendi. Göz göre göre gelen benzeri saldırılarla milyonlarca yaşayan ölü yaratmak amaçlandı.

Ancak canlı bombası, onu oraya yollayanı, katliamdan siyasi rant devşireninin planladığı kirli ittifak amacına ulaşamadı, asla da ulaşamayacak.

Bu kirli hesaba karşı mücadele etmekte en büyük dayanağımızı, katliamda hayatlarını yitirenlerin aileleri ile yaralananların dayanışması oluşturdu. Hem yaşanan büyük acıyı sağaltmak hem de katliamı gerçekleştirenlerden hesap sormak için 10 Ekim Barış ve Dayanışma Derneği çatısı altında bir araya gelindi. Biliyorlardı yeni 10 Ekimlerin yaşanmamasının tek yolu, bir arada olup hesap sormaktı.

Çağdaş Gazeteciler Derneği olarak bizler de; karanlıklarımızı aydınlatmak için mücadele eden 10 Ekim Barış ve Dayanışma Derneği’yle dayanışma içinde olmaktan onur duyduğumuzu bu yılki ödülümüzle bir kez daha ifade ediyoruz.

ÖNE ÇIKANLAR

ÇAĞDAŞ DERGİ

BASIN AÇIKLAMALARI

EN SON...