GAZETECİLER ŞUBAT AYINDA SINIR TANIMAYAN SALDIRI VE BASKILARA UĞRADI

Basın ve ifade özgürlüğüne saldırıları not ettiğimiz Şubat ayı raporumuzda, işten çıkarmalar, erişim engelleri, RTÜK cezaları ve soruşturmaların yanı sıra basında meslek ilkeleri ihlallerini ve manipülasyonları da derlemeye çalıştık. Şubat ayı içinde 10 gazeteci gözaltına alındı, 3 meslektaşımıza hapis cezaları verildi, 2 meslektaşımız tutuklandı.

Bu dönemde gazeteciler üzerinde ağırlaşan tehditlerin, giderek şiddeti artan fiziksel saldırılara dönüşmeye başladığını gördük. Meslektaşlarımızın sokak ortasında sopalı çetelerce dövülmesini, trafikte yolları kesilip darp edilmelerini, kurşunlanmalarını, ölümle tehdit edilmelerini, iktidara yakın güç odaklarınca hedef gösterilmelerini son aylarda çok sık yaşadık. Yerel seçim dönemi öncesinde tırmanmaya başlayan bu saldırıları tek tek raporladık, kınadık, protesto ettik, yetkilileri uyardık… Bu ağır atmosferde gazetecilerin başına gelebilecek herhangi bir kötü olayda sorumluların kim olduğunu ilan edip uyardık. “Her an çok ağır sonuçlar doğuran bir olay gerçekleşebilir, bir gazetecinin daha yaralanmasıyla hatta ölümüyle karşılaşabiliriz” dedik. Ancak iktidar ve ortakları bizleri şaşırtmadı, bu uyarıları ciddiye almadı. Uyarılarımızı dikkate almayanlar, bu tavırlarıyla son dönemde artan şiddeti bilinçli olarak kışkırttığını ya da yönettiğini kabul etmektedirler.

Şubat ayının son günlerinde Türkiye’nin bir kez daha savaş atmosferine girmesi yine gazetecilere yönelik saldırıların tırmanmasına neden oldu. Ayın son günlerinde İdlib’de bir günde 33 askerin şehit olmasıyla sonuçlanan hava saldırısının ardından iktidar, kendisine yönelen eleştirileri ve tepkileri muhaliflerine yöneltebilmek amacıyla gündemi saptırmaya başladı. Şehit verilmesiyle sonuçlanan başarısız politikaların sorumlularını gizleyip şehitlerin acısını kendini kurtarmak için kullanmaya ve milliyetçilik dalgasını siyasi fırsata çevirmeye çalıştı. Bu atmosferde Rusya’nın Sputnik ajansının yayınladığı bir haber bahane edilerek bu ajansın Türkiye çalışanları hedef alındı.

Sputnik ajansının Türkiye servisinde Ankara’da çalışan üç meslektaşımızın evi 29 Şubat gecesi bir grup faşist tarafından basılmış, kapı önlerinde ve apartmanlarda bir süre bağırıp çağıran saldırganlar, sloganlar ve tehditler savurup ayrılmıştır. Ardından bu saldırıya uğrayan meslektaşlarımız gözaltına alınmıştır.

Hakaretlerle, tehditlerle gazetecinin evini basıp, bağırıp çağırmak ne anlama gelmektedir? Böylesi bir saldırganlık, eşkıyalık nerede görülmüştür? Gazetecilerin ev adreslerini bu çeteye kim vermiştir, neden hiçbiri yakalanmamıştır, neden saldırganlar yerine meslektaşlarımız gözaltına alınmıştır? Biz bu soruları sormaktan vazgeçmeyeceğiz, ta ki demokratik bir toplumda bu tür eşkıyalıkların hesabı sorulana kadar…

3 meslektaşlarımıza yönelik bu görülmemiş düzeydeki saldırıyı ve soruşturmayı “Tehdit, hakaret, hedef gösterme, şiddet” başlığı altında derlediğimiz hak ihlalleri arasında raporlaştırdık.

Şubat ayında gazetecilere yönelik bir başka saldırı yine eşi görülmemiş bir biçimde gerçekleşti. Yeniçağ gazetesi yazarı iki gazeteci, istihbarat görevlisi olduğu sonradan öğrenilen iki şehitle ilgili resmi açıklama yapılmamasını eleştirdiği paylaşımları nedeniyle bir “elektronik operasyonla” karşılaştı. Cep telefonlarına, e-posta adreslerine ve sosyal medya hesaplarına uzaktan erişen ve kim olduğu tespit edilemeyen kişiler gazetecilerin kişisel verilerini kopyaladı, paylaşımlarını sildi. Onlardan biri, Murat Ağırel, köşesinde “Türkiye’nin güvenliğini sağlamakla yükümlü olan kurumlarımızın, gazetecilerin sosyal medya hesaplarıyla uğraşmaları kabul edilemez” diye yazdı. Bu hak ihlali ve saldırıyı da “Sansür dışı müdahaleler” başlığı altına not ettik.

Çağdaş Gazeteciler Derneği Genel Yönetim Kurulu

ÖNE ÇIKANLAR

ÇAĞDAŞ DERGİ

BASIN AÇIKLAMALARI

EN SON...