Ana Sayfa Blog

Medya Dayanışma Grubu: “Düşünce Suç Sayılamaz!”

Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin de aralarında olduğu 11 basın meslek örgütü Fatih Altaylı’nın tutuklanmasına tepki gösterdi. “Medya Dayanışma Grubu”nun açıklaması şöyle:

Gazeteci Fatih Altaylı’nın, YouTube kanalında yaptığı bir yorum gerekçe gösterilerek “Cumhurbaşkanını tehdit” suçlamasıyla gözaltına alınması ve ardından tutuklanması, ifade özgürlüğüne, gazetecilik mesleğine ve kamuoyunun haber alma hakkına yönelik ağır bir müdahaledir.

Bir kısmı kasıtlı olarak kesilen videonun Cumhurbaşkanı danışmanı tarafından tehditle paylaşılmasının ardından gözaltı ve tutuklama gerçekleşmiştir. Fatih Altaylı’nın açıklamaları açık biçimde eleştiri ve yorum kapsamındadır. Şiddet çağrısı içermeyen, herhangi bir tehdit unsuru taşımayan bu ifadelerin “tehdit” suçu kapsamında değerlendirilmesi hukuk devleti ilkesine aykırıdır.

Gazetecilerin haberleri kadar kamuoyuna sundukları görüşleri de fikir özgürlüğü kapsamındadır. Bir yurttaşın –hele ki gazetecinin– düşünce beyanı üzerinden ceza soruşturması yürütülmesi, tutuklama kararı verilmesi, yargının bağımsızlığına ve tarafsızlığına gölge düşürmektedir.Ne yazık ki yalnızca Fatih Altaylı değil; son dönemde birçok gazeteci, sosyal medyada başlatılan organize linç kampanyalarının ardından yargı baskısıyla karşı karşıya kalmaktadır. Yargının, sosyal medya baskısıyla yönlendirilmesi, bağımsız yargı ilkesi açısından kabul edilemez bir durumdur.

Yargının görevi, düşünceyi cezalandırmak değil; temel hak ve özgürlükleri korumaktır. Fikir belirtmek suç değildir, gazetecilik suç değildir. Eleştiri demokrasinin temelidir, bastırılması ise otoriterliğin göstergesidir. Fatih Altaylı’nın tutuklanması tüm basın camiasına ve topluma yönelik son dönemde artan yeni bir gözdağıdır. Bu kabul edilemez. Altaylı derhal serbest bırakılmalı; ifade özgürlüğüne ve basın mesleğine yönelik bu baskı politikalarına son verilmelidir. Biz aşağıda imzası bulunan basın meslek örgütleri olarak gazetecilere yönelen bu tür saldırıların ve baskı politikasının bir an önce sona erdirilmesini talep ediyoruz.

İmza atan meslek örgütleri:

Basın Konseyi
Çağdaş Gazeteciler Derneği
Diplomasi Muhabirleri Derneği
DİSK Basın-İş
Ekonomi Muhabirleri Derneği
Gazeteciler Cemiyeti
Haber-Sen
İzmir Gazeteciler Cemiyeti
Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği
Parlamento Muhabirleri Derneği
Türkiye Gazeteciler Sendikası

27. OLAĞAN GENEL KURULU SONUÇ BİLDİRGESİ

 

Ankara’da 24 Mayıs 2025 tarihinde toplanan Çağdaş Gazeteciler Derneği 27. Olağan Genel Kurulu, üyelerimiz, örgütümüz ve gazetecilik mücadelesi açısından önemli sonuçlar ortaya koymuştur.

Ülkemizde gazeteciler güvencesizlik koşullarında adeta açlığa mahkûm edilerek çalıştırılmakta; sansür ve oto sansür uygulamaları gerçeği her gün biraz daha boğmakta; haber yaptığı için onlarca meslektaşımız cezaevlerinde tutulmakta, yüzlerce meslektaşımız da yargılanmaktadır. Yurttaşlık haklarının her gün geriletildiği; emeğin giderek daha çok sömürüldüğü, demokratik, laik, hukuk devleti niteliklerinin hayati tehlikelerle karşı karşıya bırakıldığı Türkiye, basın ve ifade özgürlüğü listelerinin de doğal olarak sonralarında yer almaktadır.

Bu koşullarda toplanan Genel Kurul’umuz var olan yapımızın güçlendirilmesi, üye sayımızın ve örgütsel donanımımızın artırılması, Şubelerimizle ilişkilerimizin geliştirilmesi ve ÇAĞDAŞ’ın gazetecilik mücadelesindeki öncü rolünün sürdürülmesi için de tekrar çok önemli bir dayanak sağlamıştır.

Genel Kurul’da, uzun yıllardır şubemiz bulunmayan İstanbul’da ve İzmir’de (Ege Bölge) yeni şubelerin açılması, Karadeniz Bölgesi’ndeki örgüt bünyemizin genişletilmesi kararları alınmıştır. Böylece mücadelemiz daha da yaygınlaşacak ve güçlenecektir. Öte yandan, ÇGD Şubelerinin bulundukları yerlerde mücadele ve örgütlenme faaliyetlerinin etkin biçimde desteklenmesi; Şube çalışmalarının Genel Merkez’imizle koordinasyonunun artırılması; deneyimli üyelerimizin birikiminin bugün yürüttüğümüz mücadeleye düzenli ve kesintisiz şekilde aktarılabilmesi; genç gazetecilerin örgütlenmeye ve dayanışmaya olan ihtiyacının karşılanmaya çalışılması; yerel medyanın özellikle Basın İlan Kurumu uygulamaları etrafında ağırlaşan sorunlar konusunda daha aktif bir mücadele programının oluşturulması görevleri de tanımlanmış ve ilgili herkesin bu konularda çaba sarf etmesi gereği vurgulanmıştır. Genel Kurul’umuz, ÇAĞDAŞ’ın geleneğinden ödün vermeden geleceğini kurabilme kapasitesine sahip olduğunu da bir kez daha ve güçlü şekilde göstermiştir.

Ülkemizde gazeteciliğin içinde bulunduğu zorlu koşullar, alanındaki emek ve meslek örgütlerine olan ihtiyacı artırmaktadır. Bununla birlikte bu ihtiyacı karşılamaya en uygun ve en yakın örgüt olan ÇAĞDAŞ, tüm gazetecilik örgütleriyle dayanışmasını ve ortak mücadelesini de sürdürecektir. 1978’deki kurucu iradenin hattında, içinde bulunduğumuz baskı, sansür ve oto sansür, tekelleşme, yerel medyanın tasfiyesi, güvencesizlik ve mesleksizleştirme politikalarına karşı mücadeleyi dün olduğu gibi bugün de ve daha ısrarla sürdüreceğiz. Mücadelemizi ve birikimimizi gelecek kuşaklara aktaracak kanalları çoğaltacak, örgütümüzün bağlarını daha da güçlendireceğiz.

Derneğimizin en üst karar organı olan Genel Kurulu’muzun aldığı kararlar ve örgütümüz için çizdiği çerçeve uyarınca ÇAĞDAŞ’ın mücadelesini büyüteceğiz.

Yaşasın ÇGD, Yaşasın Basın Özgürlüğü

ÇGD’nin yeni yönetimi belirlendi

Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin 27’inci Olağan Genel Kurulu’nda yeni yönetimini belirlendi.

Ankara’da Mülkiye Kültür Merkezi’nde gerçekleşen kongreye 86 delege, üyeler ve genç meslektaşlar ile Ankara Şube Başkanı Demet Aran, Antalya Şube Başkanı Ceren Deniz, Malatya Şube Başkanı İbrahim Göçmen ile Eskişehir Şube’den de delegeler katıldı. Zonguldak, Rize ve Denizli şube başkanlarımız ise programları nedeniyle katılamadığı Genel Kurul’a başarı dileklerini iletti. Genel Kurul’a Avrupa Gazeteciler Birliği ve Gazeteciler Cemiyeti de bir mesaj gönderdi.

Genel Kurul’da Divan başkanlığına DİSK Basın-İş Genel Başkanı Turgut Dedeoğlu, Bala Ateş ve Ekin Uluğ seçildi.

Çalışma ve Denetleme Kurulu raporlarının aklanmasının ardından Genel Kurul’da aylık aidatların 125 TL olması, İzmir ve İstanbul’da şube kurulması çalışmalarının başlatılması gibi bir bazı kararlar da alındı. Yönetimin çalışmalarına destek vermek, yapılacak faaliyetler hakkında fikir oluşturmak ve yönlendirmek üzere Danışma Kurulu oluşturulması da oy birliği ile kabul edildi.

Genel Kurul’da Kıvanç El başkanlığındaki genel yönetim kuruluna Nurcan Gökdemir, Ceren Bayar, Meriç Tafolar, Alkan Uçarsu, Ayşegül Kahvecioğlu ve Seda Taşkın oy birliği ile seçilerek görevine başladı. Denetim Kurulu’nda Senem Büyüktanır, Merve Filiz, Hakan Soner Şener yer alırken Onur Kurulu’nda ise Ayşe Sayın, Emine Kaplan, Gökçer Tahincioğlu, Gökhan Bulut, Türker Karapınar görev yapacak. Yeni yönetim 3 yıl süreyle görev yapacak.

Seçimlerin ardından bir konuşma yapan Kıvanç El, “Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin gazetecilik ve basın özgürlüğünde öncü olan bayrağını daha da yükseltmek için yönetim, denetim, onur, danışma ve tüm kurullar ve elbette şubelerimizle elimizden geldiğince ortak çalışacağız. Amacımız gençleri de derneğimizde artırarak, basın ve ifade özgürlüğü mücadelemizi büyütmek” dedi.

“Dijital Tekeller, Tehditler ve Arayışlar” konferansı Ankara’da gerçekleşti

Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin de paydaşı olduğu Medya Dayanışma Grubu tarafından organize edilen ve Gazeteciler Cemiyeti’nin ev sahipliğinde gerçekleşen “Dijital Tekeller, Tehditler ve Arayışlar” konferansı Ankara’da gerçekleşti. Yoğun bir katılımla gerçekleşen çalıştay ve konferansa gazeteciler, akademisyenler, hukukçular, yapay zeka uzmanları ve çok sayıda meslek örgütü temsilcisi katıldı.

Konferansta açıklanan sonuç bildirilerine aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz:

Dijital Tekeller, Tehditler ve Arayışlar Konferansı Sonuç Bildirgesi

Dijital Tekeller, Tehditler ve Arayışlar Konferansı Yerel Medya Deklarasyonu

Adalet ve Demokrasi’yi arıyoruz

Bugün 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü…..

Türkiye, basın ve ifade özgürlüğü açısından zor günlerden geçiyor. Basın özgürlüğü endeksinde biraz daha gerileyerek 180 ülke içerisinde 159’uncu olmamız elbette tesadüf değil. Biz aşağıda imzası bulunan basın meslek örgütleri ve üyesi gazeteciler, bu tablodan büyük bir üzüntü duyuyoruz.

Haberlere erişim yasaklarının getirildiği, sansürün ve ekonomik cezaların RTÜK ve Basın İlan Kurumu gibi kurumlarla normalleştirildiği, oto sansürün olağan bir hal aldığı, güvencesiz ve sendikasız çalışmanın yaygınlaştığı, açlık ve sefalet ücretleriyle gazetecilerin yaşamaya mecbur bırakıldığı, akreditasyon uygulamalarının yaygınlaştığı günlerden geçiyoruz. Tüm bu ağır tabloda; mitinglerde görev alan gazetecilere, haber peşinde koşan gazetecilere, eleştirel yazılar kaleme alan gazetecilere çeşitli yasal düzenlemelerdeki zorlama gerekçelerle gözaltı ve tutuklamalar yapılmakta; ev hapsi kararları uygulanmaktadır. Türkiye, haberi gözaltına alma ve tutuklu gazeteci ayıbından bir an önce kurtulmalıdır.

Tüm bu tablo; biz gazeteciler kadar halkımızın da önemli bir demokrasi problemidir. Yaşadığımız bu tablo halkın haber alma hakkının önüne geçmekte, düşünce ve ifade özgürlüğünün geliştirilmesine engel olmaktadır.

Terörle Mücadele Kanunu, Dezenformasyon Kanunu, Siber Güvenlik Yasası gibi bir dizi yasa ile hedef alınan gazetecilik mesleği, bugün etki ajanlığı ve gündemde tartışılan farklı düzenlemeler ile yine hedef alınmaya çalışılmakta ve yeni tutuklamalar ile karşı karşıya bırakılmaktadır. Adalet Bakanlığı’na ve hükümete sesleniyor ve Anayasal güvence altında olan basın ve ifade özgürlüğüne karşı yasal girişimleri durdurup, demokratik bir rejim için düzenlemeler yapılması çağrısında bulunuyoruz. Gazetecilik mesleği hedef alınmaktan, meslektaşlarımızı “olası suçlu” olarak göstermekten vazgeçilmeli, demokratik rejimlerde olduğu gibi mesleğimizin saygınlığı ifade özgürlüğü ile geri kazandırılmalıdır.

Bugün genç meslektaşlarımız mesleğimizi yapmaktan kaçınmaya başlamışsa bunun ana sebebi önce bu saydığımız anti-demokratik düzenlemeler ve güvencesizliktir. Gazetecilere bedel ödettirmekten bir an önce vazgeçilmeli ve bunun sadece gazetecilere değil aynı zamanda demokrasiye de bir bedeli olduğu unutulmamalıdır.

“Gazetecilik suç değildir” ve “Özgür Basın Özgür Toplum demektir” demeye devam edeceğiz.

Avrupa Gazeteciler Birliği Türkiye Temsilciliği
DİSK Basın-İş
Çağdaş Gazeteciler Derneği
Dicle Fırat Gazeteciler Derneği
Gazeteciler Cemiyeti
KESK Haber-Sen

ÇGD 27. Olağan Genel Kurul duyurusu

ÇGD 27. Olağan Genel Kurul duyurusu;

Çağdaş Gazeteciler Derneği, 27. Olağan Genel Kurul toplantısı, 17 Mayıs 2025 Cumartesi günü saat 11:00’de Mülkiye Kültür Merkezi Prof. Dr. Oral Sander Konferans Salonu’nda (Mülkiyeliler Birliği – Yüksel Cad. No:12 Çankaya-Ankara) yapılacaktır. Çoğunluk sağlanamadığı takdirde Genel Kurul, 24 Mayıs 2025 Cumartesi günü 11:00’de aynı adreste çoğunluk aranmaksızın yapılacaktır.

Genel Kurul gündemi şöyledir:

1-Açılış ve Saygı duruşu
2-Divan oluşumu
3-Açılış konuşması
4-Çalışma ve Denetim Kurulu raporlarının görüşülmesi, ayrı ayrı aklanması
5-Tüzük değişikliklerinin görüşülmesi
6-Şube ve temsilciliklerin durumlarının değerlendirilmesi ve ilgili kararların alınması
7-Seçimler
8-Öneriler
9-Kapanış.

ÇGD’nin gelenekselleşen 2024 yılının başarılı gazeteciler ödül töreni yapıldı

ÇGD 2024 Yılı Başarılı Gazetecileri Ödül Töreni

Derneğimizin bir süre önce kamuoyuna açıkladığı “2024 Yılının Başarılı Gazetecileri Ödül”töreni Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde yoğun bir katılımla yapıldı.

Törene CHP Genel Başkanı Özgür Özel, DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, CHP Grup Başkanvekilleri Murat Emir ve Ali Mahir Başarır, CHP Genel Başkan Yardımcıları Gamze Taşçıer, Zeliha Aksaz Şahbaz ve Gülşah Deniz Atalar, DEM Parti Eş Genel Başkan Yardımcısı Yüksel Mutlu, CHP Milletvekilleri Utku Çakırözer, Okan Konuralp, Semra Dinçer, Aylin Yaman, DEM Parti Milletvekilleri Cengiz Çandar ve Burcugül Çubuk, İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Selcan Taşçı, DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı İdris Şahin, EMEP Genel Başkan Yardımcısı Sevda Karaca, TİP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık, Çankaya Belediye Başkanı Hüseyin Can Güner, CHP Ankara İl Başkanı Ümit Erkol, Parti Meclisi üyesi Baran Bozoğlu, Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Güldal Mumcu, RTÜK üyeleri Tuncay Keser, İlhan Taşçı ve Necdet İpekyüz, Ankara Barosu Başkanı Mustafa Köroğlu, Birleşik Kamu İş Konfederasyonu Genel Başkanı Orhan Yıldırım, Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay başta olmak üzere çok sayıda STK temsilcisi katıldı.

Törende yılın haberi ödülünü alan ancak gözaltına alındığı için törene katılamayan ve tam tören saatinde de tutuklama talebiyle mahkeme sevk edilen Timur Soykan’ın mesajı okundu. Soykan, mesajında, “Ödül almak için aranızda olmayı çok isterim ancak şu anda gözaltındayım. BDDK Başkan Yardımcısının düğün skandalı haberimi ödüle layık gördünüz. Şimdi ben BDDK Başkan Yardımcısına takı takan bir kişinin iftiraları ile gözaltındayım. Yargıdaki devlet içindeki bir çete, gazetecilik yapmamızı engellemek istiyor. Ama vazgeçmek yok. Pes etmek yok. Hakikati yazmaya, basın özgürlüğünü savunmaya devam edeceğiz. Herkese selam olsun” ifadelerini kullandı. Timur Soykan törene katılamadığı için ödülünü BirGün Ankara Temsilcisi Nurcan Gökdemir, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’den aldı.

Törende ev hapsinde bulunduğu için BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen’i temsilen ödülünü Baran Kozan, ÇGD Yönetim Kurulu’ndan aldı.

Yerel Haber Ödülü’nü “Gediz Bitti” haberiyle Evrensel’den Özer Akdemir, Ankara Barosu Başkanı Mustafa Köroğlu’ndan;

Köşe Yazısı Ödülü, “İşte TÜİK’in devlet sırrı gibi sakladığı madde fiyatları” başlıklı yazısıyla Ekonomim Köşe Yazarı Alaattin Aktaş, DİSK Basın-İş Genel Başkanı Turgut Dedeoğlu’ndan;

TV Haber Ödülü’nü “Torpilin Belgesi” haberiyle NOW TV’den Fırat Irmak ve Mahmut Özgün, Çankaya Belediye Başkanı Hüseyin Can Güner’den;

İzzet Kezer Fotoğraf Ödülü’nü Güneydoğu Express’ten Sertaç Kayar adına gazeteci Felat Bozaslan, TİP Milletvekili Ahmet Şık’tan;

Röportaj Ödülü’nü “MESEM’lerle biten hayatlar” dizisiyle Osman Çaklı, EMEP Genel Başkan Yardımcısı Sevda Karaca’dan;

Rafet Genç Haber Ödülü’nü T24’ten Tolga Şardan “İçişleri Bakanı Yerlikaya’nın konutundan iki yabancı adına kayıtlı iki ikamet izni çıktı!” haberiyle İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Selcan Taşçı’dan;

Behzat Miser Haber Ödülü’nü 6 Şubat depremlerine ilişkin dava haberleriyle ANKA Haber Ajansı’ndan Mehmet Oflaz ile “Türkiye’de çocuk motokuryeliği” başlıklı haberiyle 9. Köy’den Ebru Apalak, Miser’in eşi Nedret Miser ve çocukları Helin ile Mustafa’dan;

Mustafa Ekmekçi Ödülü’nü, NTV’den “13 yaşındaki çocuk AIDS’ten öldü” haberiyle Melike Şahin ile “Jandarma Narin Güran’ın yerini tespit etmek için ‘üfürükçüye’ gitmiş” başlıklı haberiyle DW Türkçe’den Felat Bozarslan, Mustafa Ekmekçi’nin eşi Aldoğan Ekmekçi’den;

Mahmut Tali Öngören Belgesel Ödülü’nü BBC Türkçe’den Esra Yalçınalp ve Osman Kaytazoğlu, “Yıkılan Bir Binanın Anatomisi: Ezgi Apartmanı” belgeseli ile DEM Parti eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları’ndan;

Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Ödülü’nü “Kamu vakfı naylon faturalarla soyulmuş” başlıklı haberiyle BirGün’den İsmail Arı ve “İşte belgesi: Köfteci Yusuf’la ilgili domuz eti tespiti” haberiyle T24’ten Cengiz Anıl Bölükbaş, Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Güldal Mumcu’dan aldı.

Törenin ardından ÇGD Yönetim Kurulu, “Bize güç katan tüm üyelerimiz, meslektaşlarımıza teşekkür ediyoruz. Her zaman söylediğimiz gibi: Gazetecilik Suç Değildir!” açıklaması yaptı.

Medya Dayanışma Grubu: Gazetecilik Suç Değildir!

Türkiye’nin dört bir yanında bir kez daha anayasal haklar olağanüstü bir idari takdirle yok sayılıyor. Bir kez daha şafak vakti operasyonlar düzenleniyor. Bu kez hedefte, iktidarın siyasi rakipleri değil, halkın haber alma hakkını korumaya çalışan gazeteciler var: Yasin, Ali, Onur, Bülent, Zeynep, Zişan, Kurtuluş, Murat, Gökhan ve daha niceleri… Muhabirler, kameramanlar, foto muhabirleri… Yani sadece işini yapan basın emekçileri.
Tıpkı 12 yıl önce Gezi Parkı direnişini izlediği için geçtiğimiz hafta gözaltına alınan meslektaşımız İsmail Saymaz gibi… Tıpkı Saraçhane’de, Ankara’da, İzmir’de, Çorum’da ya da Trabzon’da kamusal sorumlulukla görev yapan Ebrular, Denizler, Hakanlar, Mehmetler, Harunlar ve Zeldalar gibi. Bugün onların da yaşadığı gibi, yine orantısız şiddete, baskıya ve susturma çabalarına maruz kalıyorlar.

Basın özgürlüğü bir anayasa güvencesidir. Halkın haber alma hakkı kutsaldır. Protesto hakkı meşrudur. Türkiye bir olağanüstü hal rejimiyle yönetilmemektedir. Ancak son günlerde yaşananlar, şehir giriş-çıkışlarının kısıtlanması, günler süren toplanma ve etkinlik yasakları ve kamuoyunu bilgilendiren gazetecilere yönelik baskılar, fiilen bir olağanüstü hal ortamı yaratıldığını ortaya koymaktadır.

Bizler Medya Dayanışma Grubu paydaşları olarak haykırıyoruz:
Gazetecilik suç değildir.
Halkın haber alma hakkını savunmak suç değildir. Gösteri ve ifade özgürlüğünü haberleştirmek suç değildir. Gerçekleri ortaya koymak suç değildir.
Gazetecilere yönelik baskıların, gözaltıların ve sindirme girişimlerinin derhal son bulmasını talep ediyoruz. Meslektaşlarımızın serbest bırakılmasını, görevlerini özgürce yerine getirebilecekleri bir ortamın sağlanmasını istiyoruz.
Basın özgürlüğü olmadan demokrasi olmaz. Demokrasi olmadan da özgür birey, adil toplum, hesap verebilir yönetim olmaz.

Herkes için adalet, herkes için özgürlük istiyoruz.
Medya Dayanışma Grubu Paydaşları

Basın Konseyi,
Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD),
DİSK Basın İş Sendikası,
Gazeteciler Cemiyeti,
İzmir Gazeteciler Cemiyeti (İGC)
Parlamento Muhabirleri Derneği (PMD),
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS)
Medya ve Hukuk Araştırmaları Derneği (MLSA)
KESK Haber-Sen

ÇGD, 2024 Yılının Başarılı Gazetecilerini Belirledi

 

Değerli meslektaşlarımıza ve kamuoyuna,

Türkiye’de gazetecilik, en fazla saldırıya uğrayan ve hedef haline getirilen mesleklerin başında geliyor. Ne yazık ki gazeteciler bugün gözaltı, ev hapsi, tutuklama gibi cezaların yanı sıra büyük bir sansür mekanizması hatta daha da vahimi otosansür süreciyle zor şartlarda mesleklerini yapmak zorunda bırakılıyor. Halkın haber alma hakkı için mücadele eden gazeteciler tüm bunların yanında işsizleştirme, güvencesiz çalışma koşulları ve ekonomik saldırı ile boğuşmak zorunda.

Tüm ÇGD üyelerinin çok iyi bildiği gibi gazetecilik bir mücadele mesleği. En temel ilkemiz olan halkın haber alma hakkından vazgeçmeyen gazeteciler de elbette koşullar ne olursa olsun mücadelesini veriyor. Birçok meslektaşımızın haber yapmalarının önüne çeşitli yöntemlerle geçildiğini de çok iyi biliyoruz. Her türlü sansür-otosansür ile mücadele etmeyi kararlılıkla sürdüreceğimize, bu süreçlerde örgütlü mücadelenin mesleğimize güç katacağına da inanıyoruz.

Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin gelenekselleşen ve sadece 2024 yılı içerisinde yapılan haberleri kapsayan “Yılın Başarılı Gazetecileri-2024” Ödülleri; Yönetim Kurulu, Denetim Kurulu ve bazı şube temsilcilerimizin katılımı ile yapılan toplantılar sonucu belirlendi. Gazeteciliğin soruşturma ve tutuklamalarla cezalandırıldığı, haber merkezlerinin ortadan kaldırıldığı, işsizleştirilen gazetecilerin sansür ve baskılarla mücadele ettikleri bir ortamda habercilikte ısrarcı olmak, başlı başına bir ödüllendirme nedenidir. Ülkenin gidişatını gözler önüne seren, çarpıklıkları gündeme getiren, tarihe not düşülen bu haberlere imza atarak ödüle layık görülen tüm meslektaşlarımızı kutluyoruz.

Halkın haber alma hakkını savundukları için cezaevlerinde olan tüm meslektaşlarımızı selamlıyoruz. Haberlerin yargılanmadığı, gazeteciliğin suç sayılmadığı, tutuklu gazetecilerin kalmadığı günleri getirene kadar kararlı mücadelemizi sürdüreceğimizi en güçlü şekilde vurguluyor; usanmadan, sıkılmadan bir kez daha haykırıyoruz: Gazetecilik Suç Değildir!

Çağdaş Gazeteciler Derneği Genel Yönetim Kurulu

HABER ÖDÜLÜ:

Timur Soykan – BirGün

Demokratik sistemlerin dejenere olduğu, liyakatsizlikle birlikte “hadsizliğin” ve toplumsal tepkinin yok edildiği ülkelerde yaşanabilecek bir durum, bir düğünle ortaya çıktı. “En mutlu gün” olarak nitelenen ve basit bir tören gibi görünen düğünün aslında arkasında büyük bir özensizlik ve pespayelik olduğu anlaşıldı. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun Başkan Yardımcısı’nın nikâhına bankaların genel müdürleri davet edildi. BDDK’nın denetlemekle yükümlü olduğu bankaların genel müdürlerinin hediyeleri de elbette yüz binlerce liralık takılardı. Bu düğünü davetsiz bir misafir olarak izleyen, haberleştiren ve çarpıklığı tüm yönleriyle ortaya koyan Timur Soykan’ın “Skandal Düğün” haberi, ülkenin manzarasını gözler önüne sermesi nedeniyle Yılın Haberi ödülüne layık bulundu.

UĞUR MUMCU ARAŞTIRMACI GAZETECİLİK ÖDÜLÜ:

İsmail Arı – BirGün

Yolsuzluğun olağanlaştırıldığı bir ortamda, Türkiye’nin dilini, kültürünü ve medeniyet anlayışını uluslararası alana aktarmak iddiasıyla kurulan Yunus Emre Vakfı’ndaki soygunu belgeleriyle ortaya koyan ve kamudaki soygunu açık seçik görmemizi sağlayan İsmail Arı, “Kamu vakfı naylon faturalarla soyulmuş” haberiyle,

Cengiz Anıl Bölükbaş – T24

Bir lokanta zincirinin ürünlerine domuz eti karıştırılıp karıştırılmadığı konusunda başlayıp boyutlanan tartışma sürerken, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın denetim raporlarını ortaya çıkaran, iktidar medyasında “işletmeye çökme”, “komplo”, “kumpas” gibi kavramlar üzerinden yürüyen kavgayı derinleştirip, çıkar mücadelesi manzarasını gösteren Cengiz Anıl Bölükbaş, “İşte belgesi: Köfteci Yusuf’la ilgili domuz eti tespiti” haberiyle Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Ödülü’nü paylaştılar.

MUSTAFA EKMEKÇİ HABER ÖDÜLÜ:

Melike Şahin – NTV

Sağlık sisteminin niteliğinin sadece lüks ve görkemli binalarla ölçüldüğü ülkemizde 13 yaşında bir çocuk AIDS’ten hayatını kaybetti, yüzlerce çocukta HIV Pozitif çıktı. Vakalar her geçen gün artmayı da sürdürüyor. Sağlık sisteminde yaşananları net şekilde gözlerimizin önüne seren Melike Şahin, “13 yaşındaki çocuk AIDS’ten öldü” haberiyle,

Felat Bozarslan – DW Türkçe

Devletin, aşiretler ve tarikatlar ile ilişkilerini, Narin cinayetini günlerce çözemeyen hükümet-yargı-emniyet üçgenindeki yaşananları en net şekilde ortaya koyan Felat Bozarslan, trajikomik “Jandarma Narin Güran’ın yerini tespit etmek için ‘üfürükçüye’ gitmiş” haberiyle Mustafa Ekmekçi Haber Ödülü’ne layık görüldüler.

RAFET GENÇ HABER ÖDÜLÜ:

Tolga Şardan – T24

İlk gördüğümüzde “Bu kadar da olmamıştır” dedirten türden bir haberdi. İki yabancının İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın konutunda geçici ikametgâh kayıtlarının bulunduğu ortaya çıkınca anladık ki göçmenlere dair sağlıklı bir kayıt sistemi yok. Kayıt sisteminden sorumlu İçişleri Bakanı’nın adresine bile sahte kayıt yapılabildiğini açığa çıkaran Tolga Şardan, “Sonunda bu da oldu: İçişleri Bakanı Yerlikaya’nın konutundan iki yabancı adına kayıtlı iki ikamet izni çıktı!” haberiyle ödülü hak etti.

BEHZAT MİSER HABER ÖDÜLÜ:

Mehmet Oflaz – ANKA Haber Ajansı

6 Şubat depremlerinde binlerce yurttaşımızı kaybetmenin acısı hala taze. Hayatta kalanları ise zor günlerin beklediğini biliyorduk. Bilirkişi raporlarındaki usulsüzlükler, yargılanmayan müteahhitler unutuldu. Ancak gazeteciler ısrarlı takiplerinden hiç vazgeçmedi. İşte onlardan biri de Mehmet Oflaz’dı. Oflaz, “Üzümkent Sitesi davası”, “Fazilet Apartmanı davası”, “Bilge Sitesi davası” gibi birçok kritik davadaki skandalları kamuoyuna aktaran haberleriyle; 

Ebru Apalak – 9.Köy

Çocuk işçiliğine dikkat çeken, okulda olması gereken saatlerde motosiklet başında dağıtım yapan kurye çocukların ölümlerini ve yaşananları tanıklarıyla gündeme taşıyarak, bu yaşam hakkı gaspını farklı perspektifle işleyen Ebru Apalak, “İki teker bir çocuk: Türkiye’de çocuk motokuryeliği” başlıklı haberiyle ödüle layık görüldüler.

TV HABER ÖDÜLÜ:

Fırat Irmak, Mahmut Özgün – FOX TV

“Torpilin belgesi mi olur?” sorusuna “evet” yanıtını vermek de gazetecilerin görevidir. Fırat Irmak ile Mahmut Özgün o torpili belgeledi. Elbette gazetecilik de cezasız kalmadı, yayın yasakları getirildi. “Adalet Bakanlığı’nda torpilin belgesi” haberleriyle meslektaşlarımız bu sefer ceza değil ödüle layık görüldü.

RÖPORTAJ ÖDÜLÜ:

Osman Çaklı – Gazete Duvar

Devletin teşvik ettiği, “eğitim” adı altında çocuk işçiliğinin meşrulaştırıldığı MESEM’lerde alınmayan önlemler nedeniyle onlarca çocuk hayatını kaybetti. Ailelerin çeşitli çekincelerle şikâyetçi bile olmadığı bir atmosferde bu hikâyelere ulaşan ve kayda geçiren Osman Çaklı, “MESEM’lerde biten hayatlar” haber dizisiyle ödülü kazandı.

YEREL HABER ÖDÜLÜ:

Özer Akdemir – Evrensel

Doğanın talanı karşısında susmamak, hakikatin izini sürmek, kamu yararını her şeyin önünde tutmak mesleğimizin olmazsa olmazı. “Gediz Havzası zehirleniyor” ve “Gediz Bitti” haberleriyle Manisa Turgutlu’da yaşananları pes etmeden aktaran Özer Akdemir bu haberleriyle ödüle layık görüldü.

KÖŞE YAZISI

Alaattin Aktaş – Ekonomim

Gerçeğin üstünü örtmeye çalışsalar da kamu yararını esas alan gazetecilerin varlığı ile o gerçekler er ya da geç ortaya çıkacaktır. Milyonlarca insanın ekonomik sıkıntılara karşı yaşam mücadelesi verdiği ülkemizde TÜİK’in sır gibi sakladığı hesaplamalarında kullanılan maddeleri, “İşte TÜİK’in Devlet Sırrı Gibi Sakladığı Madde Fiyatları” başlıklı yazısı ile açığa çıkaran Alaattin Aktaş, ödüle layık görüldü.

MAHMUT TALİ ÖNGÖREN BELGESEL ÖDÜLÜ:

Esra Yalçınalp, Osman Kaytazoğlu – BBC Türkçe

Son iki yıldır en çok duyduğumuz ifadelerden biri de “Deprem değil bina öldürür” oldu. Esra Yalçınalp, 35 kişinin yaşamını yitirmesine yol açan yıkımla ilgili süreci “Yıkılan Bir Binanın Anatomisi: Ezgi Apartmanı” belgeselinde ele aldı. Teknolojik imkânları kullanması, tüm aşamaları anlaşılır bir biçimde ve uzman görüşleriyle anlatması, hukuki süreci belgeleriyle işlemesi ve olası tüm sorumluları bu örnek üzerinden açıklayabilmiş olması nedeniyle ödüle değer görüldü.

İZZET KEZER FOTOĞRAF ÖDÜLÜ:

Sertaç Kayar – guneydoguekspres.com

Toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve şiddetle mücadele üzerinden bir başkaldırıya dönüşen kadın hareketi, can yakıcı gündemlerin üzerine cesaretle giderken, bu başkaldırıyı görünür kılan gazeteciler de medya tanıklığıyla değişim arayışına omuz veriyor. Coğrafyamızdan yükselen dayanışma, bütün dezavantajlı, ötekileştirilmiş, hedef gösterilen, şiddete maruz bırakılan, katledilen kesimler adına umudu ayakta tutuyor. 25 Kasım’da Diyarbakır’da Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nde çektiği fotoğrafla, koyu karanlığın içindeki beyaz umudu, gecenin içinden yükselen şafak kadınlarını gösteren Sertaç Kayar, fotoğrafıyla İzzet Kezer Fotoğraf Ödülü’nün sahibi oldu.

RADYO ÖDÜLÜ

Feray Uz, Abdullah Koltuk – TRT Türkiye’nin Sesi Radyosu

Kahramanmaraş merkezli depremlerin yarası henüz sarılamadı. Hala kaldırılmayan enkazlar, cansız bedenine ulaşılamayan insanlar var. Feray Uz ve Abdullah Koltuk’un yapımcılığında hazırlanan “Yarını Olmayan Gece: 6 Şubat” programı, depremin ardından ortaya çıkan yıkımı ve yıkımların neden olduğu acıyı, duyguları yozlaştırmadan aktarması sebebiyle ödüle layık görüldü.

DAYANIŞMA ÖDÜLÜ:

Mehmet Türkmen – BİRTEK-SEN

İktidar sadece gazetecileri değil toplumun tüm kesimlerini baskı altına alırken, işçi sınıfına yönelik saldırılarında da sınır tanımadı. Sendikal örgütlenmeyi tehdit olarak gören bu düzen; hak arayan işçileri işten atarak, direnişlerini polis zoruyla bastırarak, grevleri yasaklayarak emeği susturmaya çalışıyor. Tüm bu baskılara karşı direnen binlerce işçinin sesi olanlar da vardı. Gaziantep’te Birleşik Tekstil Dokuma ve Deri İşçileri Sendikası (BİRTEK-SEN), kuruluşundan bu yana tekstil işçilerinin direnişlerinin ya örgütleyicisi oldu ya da ön saflarında yer aldı.

ÇGD olarak emekçilerin bir yevmiyesinin peşinde ısrarla mücadele ederken tutuklanan BİRTEK-SEN Kurucu Genel Başkanı Mehmet Türkmen ve BİRTEK-SEN’e dayanışma ödülü vermekten onur duyuyoruz.

 

Çağdaş 47 yaşında: Birlik ve dayanışmayı büyütmeliyiz!

Güvencesizlik, sansür, otosansür, ifade özgürlüğü, erişim yasakları, akreditasyonlar, yoksulluk, yasaklar, gözaltılar, tutuklamalar…

Bugün mesleğimiz, bu başlıkların hepsinde saldırı altında. Bu saldırılar yeni değil ancak biçim ve şekil değiştirerek ve ağırlaşarak sürüyor.

Bundan 47 yıl önce, 23 Şubat 1978’de patronların baskılarına ve dönemin meslek örgütlerinin gençleri dışlayan tutumlarına karşı yola çıkan Alaattin Orhan, Mehmet Genç, Osman Z. Yüksel, Mehmet Öztoprak, Necmiye Aba, Alaattin Sevim, Cengiz Kuşçuoğlu’nun kurduğu Çağdaş, geleneklerini ve mücadelesini yarına bütün üyeleriyle birlikte taşıyor.

Mücadeleyi bir meslek edinmiş Çağdaş üyeleri çok iyi biliyor ki, biz gazeteciler mesleğimizi ve halkın haber alma hakkını savundukça saldırılar arttı, üyelerimiz hedef haline getirildi. Ancak Çağdaş hiçbir zaman mücadeleden de halkın haber alma hakkını savunmaktan da vazgeçmedi.

Türkiye’nin en zor dönemlerinde kurucu iradesinin ruhuyla gazetecilik mücadelesinden bir adım bile geri adım atmayan Çağdaş, bu alandaki sürükleyici ve örnek rolünü de iyi biliyor. Bugün buna her zamankinden daha fazla ihtiyacımız olduğunu biliyoruz.

İktidarın “hedef gazetecilik değil” diyerek yasal düzenlemeler ile her seferinde hedef alınan mesleğimize yönelik her geçen gün artan tehditlere karşı tek bir yol vardır, o da örgütlenmektir. Bugün birlikte hareket etmeye ve dayanışmaya ihtiyacımız olduğu tartışmasız bir gerçektir. O nedenle de meslek ilkeleri konusunda düşünce ayrılığımız olmayan tüm meslektaşlarımızı Çağdaş çatısı altında örgütlenmeye, mesleğimizin geleceğe onurlu yürümesinde bir nefes olmaya davet ediyoruz.

Gazetecilerin sadece “haber” gerekçesiyle gözaltına alınmasını, tutuklanmasını, insan onuruna aykırı sansür, oto-sansür girişimini ve güvencesizlik tehditlerini hep birlikte yenebileceğimize inancımız tamdır.

Bugün meslektaşlarımıza olduğu kadar topluma da bir çağrımız var. Unutulmasın; gazeteciler baskı altına alındığında veya güvencesizlik koşullarında çalışmaya mecbur bırakıldığında hedef sadece meslektaşlarımız değildir. Gazetecilerin haber yapma hakkı engellendiğinde toplumun haber alma hakkı gasp edilmektedir. Halkın bu gerçeği böyle algılaması, unutmaması ve buna karşı mücadele eden gazetecilerin yanında olması hayatidir.

Tüm meslektaşlarımız ve toplumun desteği ile “Gazetecilik Suç Değildir” diye haykırmaya devam edeceğiz!

Gazeteciliğin ve gazetecilerin özgür olacağı nice 47 yıllara.

Yaşasın basın özgürlüğü, yaşasın örgütlü mücadelemiz, yaşasın ÇGD.

IPI ve partner kuruluşlar, Türkiye’de basın özgürlüğüne yönelik artan baskılara karşı harekete geçilmesi çağrısında bulunuyor

Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) ve aşağıda imzası bulunan basın özgürlüğü, ifade hürriyeti, insan hakları, basın meslek ve haber kuruluşları, Türkiye’de gazetecilere yönelik hak ihlallerinin son dönemde ciddi ölçüde artmasından endişe duyuyor. Keyfi tutuklamalar, gözaltılar, adli kontrol tedbirleri ve hapis cezaları, ülkedeki bağımsız medya, demokratik söylem ve temel insan hakları için varoluşsal bir tehdit oluşturuyor.

Türkiye, demokrasi ve insan haklarının yanı sıra, ifade ve basın özgürlüğünün korunmasına ilişkin uluslararası standartlara ve kendi anayasasında yer alan koruyucu hükümlere uygun hareket etmelidir.

2025 yılının Ocak ayında en az dokuz gazeteci tutuklandı, altı gazeteciye hapis cezası verildi, beş gazeteci gözaltına alındı, 23 gazeteci hakkında soruşturma başlatıldı ve bir gazeteci polis müdahalesiyle karşılaştı. İşte son bir ayda kaydedilen basın özgürlüğü ihlallerindeki endişe verici artışın kronolojisi (aşağıdaki liste temsili bir liste olup geçtiğimiz ayın tüm basın özgürlüğü ihlallerini yansıtmamaktadır):

  • 2 Ocak’ta yetkililer, gazeteci Aslıhan Gençay hakkında Hatay’daki yolsuzluklarla ilgili haberlerinden dolayı soruşturma başlattı. Haberine erişim engeli getirilerek, dezenformasyon yasası da dahil olmak üzere birçok suçlama yöneltildi—bu durum araştırmacı gazeteciliği bastırma girişimi olarak görülüyor.
  • 7 Ocak’ta Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Kobani davasının son duruşmasını takip eden 21 gazeteci hakkında soruşturma başlattı. Gazeteciler, izinsiz fotoğraf çektiği iddiasıyla para cezasıyla karşı karşıya—bu durum rutin dava haberlerinin suç unsuru haline getirilmesi anlamına geliyor.
  • 17 Ocak’ta evlerine yapılan polis baskınıyla gözaltına alınan altı gazeteci – Reyhan Hacıoğlu, Necla Demir, Rahime Karvar, Vedat Örüç, Velat Ekin ve Ahmet Güneş – avukatlarına erişim de dahil olmak üzere temel yasal haklarından mahrum bırakıldılar ve 20 Ocak’ta ifadeleri alınmadan tutuklandılar. Yetkililerin tutuklama gerekçesi ise gazetecilerin meşru gazetecilik faaliyetleri oldu. (Ahmet Güneş 4 Şubat’ta tahliye edildi.)
  • 21 Ocak’ta Rudaw TV muhabiri Rawin Sterk Yıldız, İstanbul Beyoğlu’nda bir gözaltı işlemini belgelerken gazeteci olduğunu açıkça belirtmesine rağmen polis müdahalesiyle karşılaştı.
  • 23 Ocak’ta beş gazeteci – Yakup Çetin, Ahmet Memiş, Cemal Azmi Kalyoncu, Ünal Tanık, Yetkin Yıldız, Gökçe Fırat Çulhaoğlu – terörle ilgili yeniden yargılandıkları davada, somut deliller olmamasına rağmen, 2 yıldan 6 yıla kadar ağır hapis cezalarına çarptırıldı.
  • 24 Ocak’ta gazeteci Eylem Babayiğit‘in mesleki faaliyetlerinden dolayı tutuklanması, “örgüt üyeliği” suçlamasının keyfi kullanımını bir kez daha gözler önüne serdi.
  • 28 Ocak’ta bir bilirkişi ile yapılan telefon görüşmesinin kaydını yayınladıkları gerekçesiyle gazeteciler Barış Pehlivan, Seda Selek ve Serhan Asker‘in gözaltına alınması, kamuyu ilgilendiren haberlere getirilen kısıtlamalar konusunda endişe yarattı. Mahkeme, Seda Selek ve Serhan Asker’i adli kontrol şartıyla serbest bıraktı.
  • 28 Ocak’ta T24 yazarı Şirin Payzın hakkında sosyal medya paylaşımları nedeniyle “terör propagandası” iddiasıyla soruşturma başlatılması, çevrimiçi paylaşımların suç unsuru sayılmasının endişe verici bir şekilde arttığını gösteriyor.
  • 28 Ocak’ta JINNEWS’in eski haber müdürü gazeteci Safiye Alagaş terör suçlamalarıyla yargılandığı davada 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı. Alagaş daha önce bir yıl tutuklu yargılanmıştı, şu anda temyiz sürecini tutuksuz bekliyor.
  • 29 Ocak’ta Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş, Program Koordinatörü Kürşad Oğuz ve gazeteci Barış Pehlivan, bir bilirkişi ile yapılan telefon görüşmesinin kaydını yayınladıkları gerekçesiyle gözaltına alındı. Pehlivan ve Oğuz adli kontrol şartıyla serbest bırakılırken Toktaş kaçma şüphesi ve delilleri karartma ihtimali gerekçe gösterilerek 30 Ocak’ta tutuklandı. Bu durum, keyfi tutuklama kriterlerinin endişe verici kullanımını gözler önüne serdi.

RTÜK’ün kararları basın özgürlüğünü tehdit ediyor

Türkiye’nin yayın düzenleyicisi RTÜK, eleştirel medya kuruluşlarını hedef alan endişe verici bir tutum sergilemeye devam ediyor. Gazetecilerin kayıtlı bir telefon görüşmesini yayınlamaları nedeniyle gözaltına alınmalarından hemen önce, RTÜK Başkanı konuyla ilgili medya kuruluşları ve gazeteciler için olası sonuçlar konusunda uyarıda bulundu – bu da yaklaşan gözaltı ve tutuklamaların sinyalini verdi. Açıklamasında, Halk TV’yi bir bilirkişi ile yapılan telefon görüşmesini izinsiz kaydetmek, yayınlamak ve devam eden yasal süreçleri etkilemeye çalışmakla eleştirdi.

Bu olay, eleştirel medya üzerindeki baskının devamını yansıtıyor. 2024’te RTÜK, çoğunluğu hükümeti eleştiren medyayı hedef alan, toplam 81,5 milyon Türk lirası para cezasıyla sonuçlanan 24 yayın yasağı uyguladı.

RTÜK’ün düzenleyici yetkilerini eleştirel medya kuruluşlarını cezalandırmak için sistematik şekilde kullanması, bağımsız yayıncılık ve Türkiye’deki medya çoğulculuğu noktasında ciddi endişeler uyandırıyor.

Yakın zamanda bir örnek olarak, 20 Ocak 2025’te Bolu’da meydana gelen ve 78 kişinin hayatını kaybettiği otel yangını sonrasında, RTÜK Başkanı medya kuruluşlarına yalnızca resmi kaynaklardan gelen bilgileri aktarmaları talimatını verdi. Bu talimatın hemen ardından, Bolu 2. Sulh Ceza Hakimliği, Bolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talebi üzerine felaketle ilgili haberler hakkında yayın yasağı getirdi.

Adli kontrol tedbirleri: Yeni bir sansür aracı

Cezaevindeki gazeteci sayısında bir düşüş görülse de, bu durum endişe verici bir gerçeği maskeliyor: Yurt dışı yasakları, düzenli imza verme zorunluluğu ve ev hapsi gibi adli kontrol tedbirleri basın özgürlüğünü kısıtlamanın alternatif araçları olarak kullanılıyor. Bu eğilim, gazetecilerin hareket ve ifade özgürlüğünü kontrol etmeyi amaçlayan eşit derecede antidemokratik bir uygulamayı temsil ediyor. Bu tedbirlerin sistematik olarak uygulanması ve artan çevrimiçi sansür, bağımsız gazeteciliği susturma yöntemi olarak geleneksel tutuklamanın yerini alıyor gibi görünüyor.

Son vakalar da bu durumu örnekliyor. Gazeteciler gözaltına alındıktan kısa süre sonra adli kontrol şartıyla serbest bırakılırken, keyfi olarak uygulanan yurt dışı yasakları, ev hapsi ve diğer kısıtlamalar, mesleki görevlerini etkili bir şekilde yerine getirmelerini engellemeye devam ediyor. Aslen yargı süreçlerini güvence altına almak için istisnai tedbirler olarak tasarlanan bu önlemler, basın özgürlüğü üzerinde caydırıcı bir etki yaratmak için kullanılıyor.

Basın özgürlüğüne yönelik bu ağır ihlaller karşısında, Türkiye’deki yetkilileri adalet ilkelerine bağlı kalmaya, keyfi gözaltı ve tutuklamaya maruz kalan gazetecileri serbest bırakmaya ve haberciliğin kamuyu ilgilendiren tartışmalar ve demokrasideki hayati rolünü korumaya çağırıyoruz.

İmzalayanlar

Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI)
Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi (ECPMF)
Avrupa Gazeteciler Birliği (AEJ)
Avrupa Gazeteciler Birliği – Belçika (AEJ Belçika)
Avrupa Gazeteciler Birliği – Bulgaristan (AEJ Bulgaristan)
Avrupa Gazeteciler Federasyonu (EFJ)
Bulgaristan Helsinki Komitesi
Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD)
Danimarka PEN
Freedom House
Gazeteciler Cemiyeti (GC)
Gazetecilikte Kadın Koalisyonu (CFWIJ)
Güney Doğu Avrupa Medya Örgütü (SEEMO)
Gürcistan Gazetecilik Etiği Bildirgesi (Georgian Charter of Journalistic Ethics)
Gürcistan Medya, Enformasyon ve Sosyal Araştırmalar Merkezi (CMIS)
IFEX
İrlanda PEN/PEN na hEireann
Katalan PEN
Kürt PEN
Medya Geliştirme Vakfı (MDF, Gürcistan)
Medya ve Göç Derneği (MGD)
Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA)
Netgazeti / Batumelebi (Gürcistan)
OC Media
Armãn PEN
PEN Amerika
PEN Bosna Hersek
PEN Esperanto
PEN İsveç
PEN Melbourne
PEN Norveç
PEN Québec
PEN Türkiye
Punto24 Bağımsız Gazetecilik Derneği (P24)
San Miguel PEN
Sansür Endeksi (Index on Censorship)
Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (IFJ)
Uluslararası PEN
Vietnamese Abroad PEN Centre
Yabancı Medya Derneği (FMA Turkey)
Yapay Gündem

Gazetecileri susturamazsınız!

Gazetecileri susturamazsınız!

Uzunca bir süredir yargı organlarının bir baskı aracına dönüştürülerek basının sesinin kesilmeye çalışıldığını endişeyle takip ediyoruz. Sadece halkın haber alma hakkı elinden alınmıyor, düşünce ve ifade özgürlüğü de yok ediliyor. Bir basın toplantısını haber yapan gazetecilere soruşturma açılıyor, bu yetmezmiş gibi bir röportajı nedeniyle Barış Pehlivan, Serhan Asker ve Seda Selek için gözaltı kararları veriliyor. Sadece bir “haber” nedeniyle verilen bu kararlar, Türkiye’de Anayasal güvence altındaki basın özgürlüğünün ne denli tehdit altında olduğunun açık bir göstergesidir.

Üç gazetecinin aynı anda gözaltına alınması, sadece bir operasyon değil, bir baskı dalgasıdır.

Bugün gazeteciler, mesleğimizin asli görevi olan sorgulamayı yaparken her an bir soruşturma ya da gözaltı tehdidiyle karşı karşıyalar. Sadece bu ay 14 gazeteci tutuklanmıştır. Bu, sadece basın için değil, bütün halk için bir tehdit ve faciadır.

Bugün siyaset kurumu, iktidar ve ne yazık ki yargı kurumları basın ve ifade özgürlüğünün yanında yer almak yerine gazetecilere yönelik bir tehdit aracı, bir sindirme mekanizması olarak işlev görmektedir. Bir demokrasinin sağlıklı işleyebilmesi için gazetecilerin özgür olması gerekmektedir. Eğer gazeteciler kendi işlerini korkusuzca yapamazsa, bu, sadece onların değil, bütün halkın kaybı olur. Gazetecilik, halkın haber alma hakkının da savunulmasıdır. Bu yüzden, gazetecilere uygulanan baskılara karşı hep birlikte dur demek, basın özgürlüğünü savunmak hepimizin sorumluluğudur.

Türkiye’de basın özgürlüğü, her geçen gün biraz daha yok ediliyorsa, bu, bir halkın kendi haklarından ve özgürlüklerinden daha fazla kaybetmesidir. Her gözaltı, her susturulmuş ses, demokrasinin bir parçasının yok olması demektir.

Basın özgürlüğü, yalnızca gazetecilerin hakkı değil, tüm halkın hakkıdır. Bu mücadele, sadece meslektaşlarımızı değil, hepimizi ilgilendiriyor.

Meslektaşlarımızın gözaltına alınmasını kabul etmiyoruz, bir an önce serbest bırakılmalarını istiyoruz.

Gazetecileri susturamazsınız, Gazetecilik Suç Değildir!

Basın Konseyi
Çağdaş Gazeteciler Derneği
Diplomasi Muhabirleri Derneği
DİSK Basın-İş
Haber-Sen
Gazeteciler Cemiyeti
İzmir Gazeteciler Cemiyeti
Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği
Parlamento Muhabirleri Derneği
Türkiye Gazeteciler Sendikası
Ekonomi Muhabirleri Derneği

Çağdaş Gazeteciler Derneği 3. Olağanüstü Genel Kurul Duyurusu

Çağdaş Gazeteciler Derneği Genel Yönetim Kurulu’nun 25.01.2025 tarihinde yaptığı toplantıda Tüzüğün 11. Maddesine göre tüzük değişikliklerini görüşmek üzere Olağanüstü Genel Kurul yapılmasına karar verilmiştir.

Çağdaş Gazeteciler Derneği Olağanüstü Genel Kurul toplantısı, 9 Şubat 2025 Pazar günü saat 11.00’de Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı (UMAG), Kavaklıdere Mah. Paris Cad. No:14, 06680 Çankaya/Ankara adresinde yapılacaktır.
Çoğunluk sağlanamadığı takdirde Genel Kurul 16 Şubat 2025 Pazar günü aynı saatte ve aynı adreste çoğunluk aranmaksızın yapılacaktır.

Olağanüstü Genel Kurul gündemi şöyledir:

1- Açılış ve saygı duruşu
2- Divanın oluşumu
3- Açılış konuşması
4- Tüzük değişikliklerinin görüşülmesi
5- Kapanış

Çağdaş Gazeteciler Derneği Genel Yönetim Kurulu

Basın meslek örgütleri: 10 Ocak’ı dayanışma ile karşılıyoruz

 

İş kanunumuzun kabulünün yıl dönümünü bayram gibi kutlayabilmek amacıyla taleplerimiz için dayanışmamızı büyüteceğiz.

 

Türkiye’de emek yoğun ve sömürünün en görünmez olduğu mesleklerin başında gazetecilik gelmektedir.  Ülkemizde yıllardır gazetecilerin haklarını gerileten düzenlemeler yapılmakta, medya tam anlamıyla kontrol altına alınarak bağımsız gazetecilik yapılmasının önüne engeller konmakta, güvencesiz ve patronun iki dudağı arasında çalışan meslektaşlarımız gözaltılar, tutuklamalar, ev hapisleri gibi engellemelerle karşılaşmaktadır.

 

Anayasa’nın “Basın hürdür, sansür edilemez” hükmünün adeta kâğıt üzerinde kaldığı günlerde sansür tehdidi artık olağanlaşmış, otosansür gibi çok daha ağır süreçler mesleğimizi tehdit eder hale gelmiştir. Bu yetmezmiş gibi onlarca yerel gazete kapanmış, ulusal ölçekte yayın yapan haber siteleri, gazeteler ve televizyonlar birer birer küçülme yoluna gitmiştir.

 

Onlarca yıldır bu koşullarda çalışan gazeteciler için 10 Ocak günü gazetecilerin dayanışma ve emek mücadelesinin en önemli uğraklarından biridir.

 

Özlük haklarımızın hak ettiğimiz seviyeye yaklaştırıldığı ve 10 Ocak 1961 tarihinde yürürlüğe giren 212 sayılı yasaya karşı çıkan patronlara karşı 1961’de verilen üç günlük mücadeleyle, ortaya konulan dayanışma nasıl başarıya ulaştıysa bugün de gazeteciler dayanışma ile haklarını alabilecek güçtedir.

 

Saygıyla andığımız 10 Ocak ruhu bugün, basın meslek örgütlerinin uzun süreden sonra bu düzeyde bir araya gelmesiyle ve “Gazetecilik Hak ve Özgürlükler Deklarasyonu” metnini oluşturmasıyla bir kez daha ortaya çıkmıştır. Bu deklarasyonla dile getirdiğimiz taleplerimiz nettir. Sendikasız, güvencesiz bir şekilde; yoksulluk hatta açlık sınırının da altında ücretlere ve çalışma saatleri belirsiz şekilde çalışan yüzlerce gazeteci için bugün yeni bir 10 Ocak olmalıdır.

 

Birer fikir işçisi olarak, iş kanunumuzun kabulünün yıl dönümünde, çalışma şartlarımızla ilgili öncelikli taleplerimiz şunlardır:

 

*Çalışma koşullarımız güvenceye alınmalıdır, işsizlik baskısı sona ermelidir

*Yıpranma hakkımız yeniden düzenlenmelidir

*Mesleki gerekçeyle haklı fesih hakkımız uygulanmalı, istifa haline kıdem tazminatımız güvenceye alınmalıdır

*Basın İş Kanunu’nun genel iş kanunu ile birleştirilmesi hazırlığından vazgeçilmelidir

*Aylık ücretimizin peşin ödenmesi sağlanmalı, yasal güvence sağlandığı takdirde haftalık çalışma süresi 40 saat olmalıdır.

*Ödenmeyen fazla mesailerimize ek faiz kuralı uygulanabilir hale getirilmelidir

*Kadın gazetecilerin çalıştırılması teşvik edilmeli, hamilelik ve doğum nedeniyle işten çıkarmalar yasaklanmalıdır. Doğum sonrası ücretli izin ve emzirme dönemi SGK prim desteği taleplerimiz yasal düzenlemeyle güvence altına alınmalıdır

*Başta foto muhabirlerinin ekipman satın almalarında üç yıl süreyle vergi muafiyeti sağlanmalıdır.

*Serbest ve dijital mecralarda yayın yapan gazetecilerin de sendikalı olabilmesi için yasal düzenleme yapılmalıdır.

*Serbest çalışan meslektaşlarımızın basın kartı alabilmesi ve basın kartına bağlanan özlük haklarından yararlanmaları sağlanmalıdır.

*Sendikal örgütlenmenin önündeki engel haline gelen işyeri/ işletme tartışmasının ortadan kaldırılması için birden fazla işyeri olan şirketler tek işletme olarak kabul edilmeli ve örgütlenme barajı yüzde 40 olarak uygulanmalıdır.

 

Bugün tüm zor şartlara karşın mesleğimiz hala ayaktadır. Bu, halkın haber alma hakkını savunan, mesleğine sahip çıkan gazeteci meslektaşlarımız sayesindedir. “10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü” de artık mücadele günü değil “bayram” olarak kutlanması için reçete bellidir. Basın meslek örgütleri olarak dayanışmayı artırarak basın ve ifade özgürlüğü için mücadelemizi her alanda büyütmenin zamanıdır.

 

Gazeteciliğin siyaset ve sermaye tarafından kıskaca alındığı günümüzde ifade özgürlüğüne ve özlük haklarımıza dönük tehditleri dün olduğu gibi bugün de ancak örgütlenerek, dayanışmayla aşabiliriz.

 

Artık 10 Ocak’ları “güvencesizlik”, “engelleme”, “sansür, “otosansür”, “gözaltı”, “tutuklama”, “yoksulluk” gibi kavramlarla değil mücadelemizle elde edeceğimiz haklarımız ve özgürlüklerle kutlayacağımıza inancımız tamdır.

 

 

Avrupa Gazeteciler Birliği Türkiye Temsilciliği

Basın Konseyi

Çağdaş Gazeteciler Derneği

Diplomasi Muhabirleri Derneği

Disk Basın-İş

Dicle Fırat Gazeteciler Derneği

Ekonomi Muhabirleri Derneği

Gazeteciler Cemiyeti

Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti

Haber-Sen

İzmir Gazeteciler Cemiyeti

Parlamento Muhabirleri Derneği

Türkiye Foto Muhabirleri Derneği

Türkiye Gazeteciler Sendikası

 

 

ÇGD “Yılın Başarılı Gazetecileri Ödülleri-2024” için başvurular başladı

Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin “Yılın Başarılı Gazetecileri Ödülleri-2024” için başvurular başladı. Yarışmaya katılacakların, 2024 yılına ilişkin eserlerini, en geç 31 Ocak 2025 Cuma akşamına kadar Çağdaş Gazeteciler Derneği Genel Merkezi’nin [email protected] elektronik posta adresine göndermeleri gerekmektedir.

Yarışmaya aşağıda belirtilen dallarda başvuru yapılabilir.
• Haber
• Fotoğraf
• Karikatür
• Röportaj
• İnceleme-Araştırma
• Sayfa Düzeni
• Televizyon Programı
• Televizyon Belgesel
• Radyo Programı / Podcast
• Yerel Haber

Katılım koşulları:
– Yarışmaya katılacak eserlerin 2024 yılı içinde yayınlanmış olması gerekmektedir.
– Bir aday en fazla 3 haberi ile yarışmaya katılabilir.
– Basılı eserler .pdf veya .jpeg formatında taranmış olarak gönderilmelidir.
– Görüntü ve/veya ses içerikli eserler minimum 720p kalitede gönderilmelidir.
– Yarışmaya katılacak eserle birlikte yarışmaya katılanın açık kimliği, iletişim bilgileri belirtilmelidir.
– Ödüller belirlenirken başvurular dışında jüri tarafından da öneriler yapılabilecektir.
Jüri; Çağdaş Gazeteciler Derneği Yönetim, Denetim ve Onur Kurulu üyeleri ile şubelerden temsilcilerden oluşacaktır.

Saygılarımızla.

Çağdaş Gazeteciler Derneği Genel Yönetim Kurulu

Gazetecilik Susturulamaz!

Türkiye’de gazetecilik, ne yazık ki karanlık bir dönemden geçiyor. Son haftalarda meslektaşlarımızın gözaltına alınması, ev hapsi cezası verilmesi, tutuklanması, öldürülmesi gazetecilerin mesleklerini yaparken karşılaştıkları tehlikeleri ve tehditleri gözler önüne seriyor.
Son günlerde;

-Türkiye Spor Yazarları Derneği’nin seçilmiş yönetimine kayyım atandı,
-Öznur Değer’e emniyet görevlileri tarafından cinsiyetçi hakaretler edildi, tepki gösteren Değer hakkında soruşturma başlatıldı,
-Özlem Gürses hakkında, youtube programında bir dil sürçmesi olduğu açıkça belli olan ifadeleri sebebiyle önce gözaltı uygulandı ardından da  yurt dışına çıkış yasağı ve ev hapsi kararı verildi,
-Nevşin Mengü PYD Eş Başkanı Salih Müslim’le yaptığı söyleşi nedeniyle sabah saatlerinde gözaltına alındı,
-Cihan Bilgin ve Nazım Daştan Suriye’de bombardımanda öldürüldü,
-Ölümlerle ilgili “etkin soruşturma yürütülmesini ve kamuoyuna açıklama yapılmasını” talep eden STK’lara ardı ardına soruşturmalar açıldı,
-Bilgin ve Daştan’ın ölümüne dair yapılmak istenen basın açıklamaları engellendi, Van’da 10 gazeteci gözaltına alındı, İstanbul’da 50’yi aşkın gözaltı yapılırken 7 gazeteci tutuklandı,
-T24 internet sitesi iki gazetecinin öldürülmesiyle ilgili açıklamaları haberleştirdiği için, gazeteci Seyhan Avşar ise sosyal medyadan paylaşım yapması nedeniyle soruşturma başlatıldı,
Halk TV ve KRT’ye fiziksel saldırı girişimleri gerçekleşti.

Yukarıda özetlemeye çalıştığımız bu gelişmeler kağıt üzerinde gözüktüğü gibi basit bir liste değil; gazetecilerin hangi koşullarda çalıştığını gösteren, sistematik bir saldırının net işaretleridir. İktidar güçleri ve siyasiler, artık gazetecilik mesleğini hedef alan dil ve söylemlerini sorgulamalı, tehditlerinden, baskılarından ve her türlü müdahalelerinden vazgeçmelidir. Bu baskı ve saldırıların hedefi görünürde gazeteciler olsa da özünde ülke demokrasisidir.

Gazetecilik, her türlü baskıya rağmen gerçeği arama ve kamu yararını savunma mesleğidir. Gazeteci, iktidarın, siyasetin, sermayenin ya da herhangi bir gücün değil; yalnızca halkın, kamu yararının yanındadır. Halkın doğru bilgiye ulaşmasını sağlamak, her gazetecinin en temel sorumluluğudur. İfade özgürlüğü, eleştiri hakkı ve haber yapma özgürlüğü, hiçbir baskıya boyun eğmez.

Tüm bu antidemokratik uygulamaların ve baskının gazetecilere geri adım attıracağını düşünmek en hafif tabiriyle ‘boşa kürek çekmek’ demektir. Daha da önemlisi üçüncü dünya ülkelerine bile yakışmayan hukuksuz uygulamalarda ısrar etmek ülkeyi demokrasiden adım adım uzaklaştırmak, ülkenin geleceğini karartmak demektir.

Susturulan her gazeteci, karartılan her gerçek, halkın bilgiye erişim hakkının gasp edilmesi demektir. Bu ülkede halkın haber alma hakkını savunan gazeteciler her türlü tehdide rağmen kalemlerini bırakmadı, bırakmayacak.

Bu Karanlık Tabloyu Dayanışmayla Aydınlatacağız

Tüm gazetecilere, mesleğimizi hedef alan bu saldırılar karşısında dayanışmayı büyütme çağrısında bulunuyoruz. Ancak bu noktada basına yönelen saldırılar yalnızca gazetecileri değil, doğrudan halkın haber alma hakkını hedef almaktadır. Bu mücadele yalnızca gazetecilerin değil, demokrasiyi ve haber alma hakkını savunan herkesin sorumluluğudur. Gazetecilere yönelik baskılara karşı sessiz kalmak, bu saldırıları onaylamak anlamına gelir.

Susturulmaya çalışılan basını, yalnızca dayanışmayla ve örgütlü mücadeleyle hareket ederek koruyup büyütebiliriz.

Hep haykırdığımız gibi gazetecilik suç değildir. Gerçeklerin üzerine çekilen karanlık, dayanışmanın gücüyle mutlaka dağılacaktır!

ÇGD Genel Yönetim Kurulu

 

Türkiye Spor Yazarları Derneği’ne kayyum atanmasını kabul etmiyoruz

Gazetecilik toplumun doğru bilgiyle donanabilmesi ve demokrasimizin denge içinde işleyebilmesi için vazgeçilmezdir. Gazetecilerin, bu önemli görevi yerine getirirken haklarını ve hukuklarını savunan, mesleğin ilkelerini koruyan basın meslek örgütleri de bu dengenin vazgeçilmez bir unsurudur. Maalesef son günlerde demokratik seçimlerle iş başına gelmiş yöneticilerin yerlerine kamu görevlilerinin atanması uygulaması sıradanlaşmaya başlamıştır.
Kayyum uygulaması meslek örgütlerimize kadar uzanmış ve son olarak köklü basın meslek örgütümüz Türkiye Spor Yazarları Derneği’ne, İstanbul Vali Yardımcısı kayyum olarak atanmıştır. Üyelerinin çoğunluğu tarafından seçilerek iş başına getirilen dernek yönetimlerine bu yöntemlerle atama yapılması, Anayasa ve yasalarla güvence altına alınmış demokratik haklarımıza, dernek kurma özgürlüğüne aykırıdır. İdarenin görevi, bu tür antidemokratik adımlarla derneklere el koyup yönetmek değildir. Türkiye Spor Yazarları Derneği gibi köklü ve saygın derneklerin genel kurullarını düzenlemesine olanak verilmeli ve yönetimlerinin kendi üyeleri tarafından seçilmesi sağlanmalıdır.
Bizler çeşitli uzmanlık alanlarından gazeteciler olarak, üyelerinin ve gazetecilerin hakları için, basın ve ifade özgürlüğü için emek harcayan, meslektaşlarıyla dayanışma içinde sorunlarımızın çözümü için çaba sarf eden bu köklü kurumun yanında olduğumuzu duyuruyoruz. Türkiye Spor Yazarları Derneği’ne kayyum atanmasını kabul etmiyoruz, bu yanlış karardan bir an önce dönülmesini talep ediyoruz.

Basın Konseyi
Çağdaş Gazeteciler Derneği
Diplomasi Muhabirleri Derneği
Gazeteciler Cemiyeti
Haber-Sen
Parlamento Muhabirleri Derneği

Gazetecilik Hak ve Özgürlükler Deklarasyonu – Medya Dayanışma Grubu

Medya Dayanışma Grubu paydaşları, hukuk ve iletişim akademisyenleri ve gazetecilerin uzun soluklu çalışması olan Gazetecilik Hak ve Özgürlükler Deklarasyonu’na aşağıdaki adresten ulaşabilir, yayınlaştırabilirsiniz:

https://cgd.org.tr/wp-content/uploads/2024/12/DizgiDeklarasyon29Kas.pdf

 

 

Gözaltındaki gazeteciler derhal serbest bırakılmalıdır!

Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) ve aşağıda imzası bulunan basın özgürlüğü ve insan hakları örgütleri olarak, Türkiye’de 26 Kasım 2024 tarihinde yedi gazetecinin gözaltına alınmasından büyük bir endişe duyuyor ve gözaltındaki gazetecilerin derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz.

Diyarbakır’da gazeteciler Roza Metina, Ahmet Sümbül; İstanbul’da Erdoğan Alayumat (serbest), Bilge Aksu (serbest), Tuğçe Yılmaz (Bianet), Suzan Demir (Gazete Duvar); Batman’da Mehmet Uçar (serbest); Ankara’da Bilal Seçkin (serbest) sabahın erken saatlerinde gözaltına alındı. Bu operasyonda ayrıca uzun yıllardır birçok gazetede köşe yazarlığı yapan şair Hicri İzgören, yayınevi koordinatörü Baver Yoldaş, karikatürist Doğan Güzel ve çevirmen Ömer Barasi ve yönetmen Ardin Diren gibi birçok sanatçının yanı sıra siyasetçiler ve insan hakları savunucusu da gözaltına alındı.
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, 26 Kasım’da sosyal medyada yaptığı açıklamada gözaltına alınan kişileri “şüpheli terör örgütü mensubu” olarak niteledi.
Gazetecilerin avukatlarıyla görüştürülmelerine izin verilmedi; avukatların soruşturma hakkında bilgi almasını “kısıtlılık kararı” gerekçesi ile engellendi.

Gözaltılar ve operasyon hakkında bilgi vermemek , basın özgürlüğüne ve gazetecilik mesleğinin özgürce icra edilmesine yönelik devam eden tehditlerin yükseldiğini göstermektedir.

Türkiye, Basın Kanunu, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden (AİHS) doğan yükümlülüklerini yerine getirmeli ve gazeteciler üzerindeki baskılara son vermelidir. Gazetecilere yönelik süregelen sistematik taciz ve gözdağı verme politikalarına derhal son verilmesi gerekmektedir.

Yetkilileri, gazetecilere yönelik baskılara ve haksız gözaltılara derhal son vermeye, tüm gazetecilerin güvenliğini sağlamaya ve ifade özgürlüğünü korumaya davet ediyoruz. Ayrıca, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. Maddesi uyarınca gazetecilik faaliyetlerinin korunmasını talep ediyoruz. Gazetecilik, demokratik bir toplumun vazgeçilmez bir unsuru olup, siyasi baskıdan korunmalıdır.

İmzacılar:
Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA)
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS)
Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD)
Gazeteciler Cemiyeti (GC)
DİSK Basın-İş
Dicle Fırat Gazeteciler Derneği
Haber-Sen
İzmir Gazeteciler Cemiyeti
Freedom House
Diyarbakır Yerel Medya Derneği
Mezopotamya Kadın Gazeteciler Derneği
ARTICLE 19
Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi (ECPMF)
Kadın Gazeteciler Derneği
Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti
Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI)

Avrupa Gazeteciler Federasyonu (EFJ)

Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (IFJ)

Gazeteciler sesleniyor: Artık yeter! Siyasetçiler bizi canımızla ve işimizle tehdit etmesin!

Kamuoyunun yakından takip ettiği her olayda gazeteciler, haber kaynaklarından aldıkları bilgiyi evrensel gazetecilik ilkeleri çerçevesinde doğrulayıp, değerlendirip, haber, yorum veya analiz olarak okurlarına sunarlar. Tüm dünyada geçerli olan bu süreç maalesef Türkiye’de son zamanlarda otosansürle yani gazetecinin bilgi aktarırken kendisini sansürlemesiyle sonuçlanıyor. Bunun sonucunda da kamuoyunun doğru bilgiye erişimi engelleniyor, toplumun kendi kararlarını özgürce oluşturabileceği bilgilerden uzak kalmasına neden oluyor.

Medyada otosansürün temel nedeni gerek yargı ve kanunlar eliyle gerekse yasa yapıcılar ya da siyasetçiler tarafından sürdürülen baskılardır. Maalesef ülkemizde gazetecilik özgürce hareket edebileceği alandan alınıp sınırları siyasi güç sahiplerince çizilen dar bir alanda hapis tutulmaya çalışılmaktadır. Bu sınırları zorlayan her gazeteci asılsız suçlamalarla, karalama ya da tehditlerle karşılaşmaktadır.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin başta Halk TV olmak üzere eleştirel yayınlarıyla öne çıkan basın yayın kuruluşlarına ve gazetecilere yönelttiği son suçlamalar ve tehditler de bizim için bu kapsamdadır. Bizler, Sayın Bahçeli’nin söylemleri sonucunda gazetecilere yönelen şiddet nedeniyle defalarca protesto gösterisi, tepki açıklaması, dayanışma eylemi düzenlemiş basın meslek örgütleri üyeleriyiz. Neredeyse her hafta tekrarlanan bu tehditler artık boyutunu aşmış, çok tehlikeli bir hale gelmiştir. Gazeteciler siyasi söylemler sonucunda can güvenliği endişesi duymaya, işlerini kaybetme korkusu yaşamaya başlamışlardır.
MHP’den yapılan açıklamada Bahçeli’nin gazetecilere yönelik sözlerinin tehdit olmadığı savunulmuş ama “İşini hakkıyla yapan tüm basın mensuplarının yanındayız” denilerek işimizi hakkıyla yapıp yapmadığımıza MHP’nin karar verebileceği de savunulmuştur.
Meslektaşlarımızda bunca endişe ve kaygı varken, o sözlerin tehdit olup olmadığına, bağımsız Cumhuriyet savcılarının karar vermesi gerektiği ortadadır. Gazetecinin başarısını da siyasetçiler değil, okuru ve izleyicisi tespit ve takdir eder.

Meslektaşlarımızın başına gelebilecek en küçük olumsuzluğun sorumlusu, siyaset deneyimlerine rağmen tehlikeli üslubu gazetecilere yöneltmekten vazgeçmeyenlerdir.
Başta Halk TV olmak üzere, tehditlere maruz kalan tüm yayın kuruluşları ve gazeteciler de milyonlarca okur ve izleyici tarafından yakından takip edilmektedir. Kamuoyunun sağlıklı ve özgür kanaat oluşturabilmesine katkı sunan, yaygın bilgi trafiği içinde alternatif görüşlere yer veren, doğru bilgiyi ve buna dayanan analiz ve yorumu izleyicisine/okuruna ulaştıran basın yayın kuruluşlarının ve gazetecilerin yanında olduğumuzu bir kez daha ilan ediyoruz.

Basın Konseyi
Çağdaş Gazeteciler Derneği
DİSK Basın-İş
Gazeteciler Cemiyeti (Ankara)
İzmir Gazeteciler Cemiyeti
KESK Haber-Sen
Türkiye Gazeteciler Sendikası

Üyelerimize, meslektaşlarımıza ve kamuoyuna

Üyelerimize, meslektaşlarımıza ve kamuoyuna:

Bursa Şubemizin açıkladığı 35. Kuruluş Yıldönümü Ödülleri’nde Mudanya Üniversitesi’ne “2024 Yılı Eğitim Ödülü”nün verildiği görülmüştür.

Çağdaş Gazeteciler Derneği en genel haliyle eşitlik, özgürlük ve aydınlanma değerlerini savunan ve Cumhuriyet’in kazanımlarını sahiplenen bir dernektir. Öte yandan eğitimin bir hak olduğunu ve özelleştirilemeyeceğini düşünen ÇGD’nin bir “özel üniversite”ye ödül veriyor oluşu da ilkelerimize ve geleneklerimize açıkça aykırıdır. Alanının dışında bir konu olan “eğitim” ile ilgili bir kuruma, gazetecilikle ilgili herhangi bir sebep gösterilmeksizin ödül verilmesi de anlamlı değildir.

ÇGD Genel Yönetim Kurulu’nun Şubelerimizce verilen ödüllere müdahale yetkisi bulunmamaktadır. Bununla birlikte, Bursa Şube Başkanı Yüksel Baysal’la yapılan telefonla ve yüz yüze görüşmelerde, kurucusunun ismi gerici siyasal yapılanmalarla anılan bir kuruma ismimiz kullanılarak ödül verilmesini asla kabul etmeyeceğimiz dile getirilmiş, ödülün bir an önce geri çekilmesi talebimiz kendisine iletilmiştir.

Daha önce yaşanan benzer sorunlar da dikkate alınarak, gelecekte bu tür sorunların yaşanmaması için gerekli çalışmalar başlatılmıştır. Bu konu, örgütlülüğün gereği olarak gündemimize acil şekilde alınmıştır.

ÇGD Genel Yönetim Kurulu olarak ödüllerin açıklanmasından çok kısa bir süre önce öğrendiğimiz ve yukarıda açıkladığımız üzere müdahale şansımız olmayan bu gelişmeye karşı harekete geçtiğimizi, bu ödülün tarafımızdan tanınmadığını, Şube’nin bu konuda atacağı adımların hassasiyetle takip edildiğini bildiririz.

ÇGD Genel Yönetim Kurulu

Medya Dayanışma Grubu: “İfade ve Basın Özgürlüğü Ağır Tehdit Altında”

Son dönemde gazetecilere ve basın özgürlüğüne karşı artan baskılar, toplumun haber alma hakkına ve ifade özgürlüğüne yönelik ciddi tehditler oluşturmaktadır. Gazeteci Furkan Karabay’ın mesleğini icra ederken tutuklanması, Amberin Zaman’ın Twitter (X) hesabına erişimin engellenmesi ve siyasi bir lidere halkın gerçekleri öğrenme hakkı adına soru sorduğu için Hilal Köylü’ye “mesleği bırak” denilmesi, tahammülsüzlüğün ve basın özgürlüğüne yönelik müdahalelerin son örnekleri olmuştur. Bu olaylar, Türkiye’nin demokratik değerlerden uzaklaştırıldığını göstermekte ve kamuoyunda derin bir endişe yaratmaktadır.

Anayasa’nın 26. maddesi, her bireyin özgürce düşüncelerini ifade etme ve yayma hakkına sahip olduğunu güvence altına alır. Ancak anayasal bir hak olan ifade özgürlüğü, giderek daha fazla baskı altına alınmakta, gazeteciler hukuki güvenceden yoksun bırakılmaktadır. Hukuk devletinde suç ve ceza kanunla öngörülebilir olmalı; gazetecilik mesleği, suçluları koruma aracı değil, kamuoyunu bilgilendirme ve hakikati ortaya çıkarma görevidir. Meslektaşlarımız, sadece görevlerini yaptıkları için suçlu ilan edilemez.

Öte yandan TBMM gündeminde olan ve hukukçular tarafından Anayasa’ya aykırılığı dile getirilen “etki ajanlığı” düzenlemesi, ifade ve basın özgürlüğüne yönelik bir başka tehdit olarak karşımızdadır. Bu düzenleme, gazetecilik mesleğini adeta kriminalize ederek, gazetecileri “casusluk” ve “devlet güvenliğine tehdit” gibi soyut ve belirsiz suçlamalarla hedef alacaktır. Ekonomi, kamu sağlığı, savunma, teknoloji ve kamu düzeni gibi birçok konuda yapılan haberlerin, bu yasayla “suç” kapsamında değerlendirileceğine dair endişelerimiz büyüktür.

Gazetecilik suç değildir. Halkın haber alma hakkı, demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne olan inancımızla korumamız gereken temel değerlerdendir. Bu nedenle, basın özgürlüğünü kısıtlayıcı yasal düzenlemelerden ve gazetecilere yönelik baskıcı uygulamalardan derhal vazgeçilmelidir.

Medya Dayanışma Grubu olarak çağrımızdır: Tüm kişi ve kuruluşları ifade özgürlüğüne, hukukun üstünlüğüne ve demokrasinin temel değerlerine sahip çıkmaya davet ediyoruz. Gazeteciler, halka gerçeği ulaştırmak adına görevlerini yapmaya devam edecektir.
#GazetecilikSuçDeğildir

İmzalayan Medya Dayanışma Grubu üyeleri (Alfabetik liste)
Basın Konseyi,
Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD),
Diplomasi Muhabirleri Derneği (DMD),
DİSK Basın İş Sendikası,
Gazeteciler Cemiyeti,
İzmir Gazeteciler Cemiyeti (İGC)
Parlamento Muhabirleri Derneği (PMD),
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS)
Medya ve Hukuk Araştırmaları Derneği,
KESK Haber-Sen.

Gazeteci Furkan Karabay derhal serbest bırakılmalıdır

 

10Haber muhabiri Furkan Karabay, tutuklanan ve yerine kayyum atanan Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer ile ilgili soruşturma sürecine dair haberi ve sosyal medya paylaşımları sonrası 8 Kasım 2024 günü gözaltına alınmıştır.

“Kamu görevlisini hedef gösterme”, “kamu görevlisine hakaret” ve “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçlamaları yöneltilen Karabay, 9 Kasım günü savcılık ifadesi alınmadan çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. Gazetecinin tutuklanma gerekçesi olarak “terörle mücadelede görev almış kişileri hedef göstermek” gösterildi. 

Karabay daha önce ise yargı mensuplarına dair yolsuzluk ve rüşvet suçlamalarını kamuya açık bir davanın mahkeme tutanaklarına dayanarak haberleştirdiği için tutuklanmıştı. 

Türkiye’de yargı mensupları veya yargının işleyişiyle ilgili sorunlara dair haber yapan gazeteciler artan bir şekilde “terörle mücadele görev almış kişiyi hedef göstermek” suçundan tutuklanıyor. 2023 yılında muhabir Fırat Can Arslan, bir hakim ile savcının Resmi Gazete’de yayınlanan atama kararını sosyal medya paylaşımında duyurduğu için tutuklanmış; Arslan’ın paylaşımını yeniden paylaşan dört diğer gazeteci ise gözaltına alınmıştı.

Karabay’ın tutuklanması, yargı hakkında haber yapmanın gittikçe kriminalize edilmesinin en son örneğidir. Kamuoyunu aydınlatmak için sadece görevini yapan gazetecilere yönelik bu saldırılar, halkın bilgi edinme hakkının ihlali olmanın yanı sıra  anayasada koruma altında olan ifade ve basın özgürlüğünün ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) başta olmak üzere Türkiye’nin taraf olduğu birçok uluslararası sözleşmenin ihlalidir. 

Tutuklamalar, ve yargısal saldırılar bugüne kadar gazetecileri susturamadığı gibi, bundan sonra da susturamayacaktır. 

Furkan Karabay’ın haberleri nedeniyle hukuksuzca tutuklanmasını kabul etmiyoruz. 

Gazetecilere yönelik korkutma, yıldırma ve baskı politikalarını kabul etmiyoruz. Biz aşağıda bulunan sivil toplum örgütleri ve basın meslek kuruluşları olarak, gazeteci Furkan Karabay’ın derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz.

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA)

Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD)

Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi (ECPMF)

Punto24 Bağımsız Gazetecilik Derneği (P24)

Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI)

TGS

Committee to Protect Journalists (CPJ)

 

 

Basın Özgürlüğüne Müdahaleye Hayır!

Medya Dayanışma Grubu’ndan Basın Açıklaması:

Basın Özgürlüğüne Müdahaleye Hayır!

Medya Dayanışma Grubu olarak, gazetecilik mesleğinin temel görevlerinden biri olan halkın doğru, eksiksiz ve tarafsız bir şekilde bilgilendirilmesi hakkını savunuyoruz. Ne yazık ki, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Yenidoğan Çetesi’ne yönelik soruşturmayla ilgili olarak Halktv.com.tr Yazı İşleri Müdürü Dinçer Gökçe, Gazete Pencere sorumlu yazı işleri müdürü Nilay Can ve diğer haber sitelerinin sorumlu yazı işleri müdürlerinin gözaltına alınması, basın özgürlüğüne ağır bir darbe vurmuş, kamuoyunun haber alma hakkını ciddi şekilde ihlal etmiştir.

Bir haberde yanlış veya eksik bilgi varsa, bunun düzeltilmesi için hukukun çerçevesinde pek çok demokratik yol bulunmaktadır. Ancak, gazetecilere yönelik gözaltı gibi baskıcı yöntemlere başvurulması, gazetecilik mesleğini ve özgür basını sindirme çabalarının bir göstergesidir. Demokrasilerde, basın özgürlüğüne yönelik bu tür müdahaleler asla kabul edilemez; basının halk adına güç odaklarını denetlemesi, demokrasinin temel taşlarından biridir. Basını susturarak ya da korkutarak, halkın doğru bilgiye ulaşması engellenemez.
Türkiye’de, son dönemde uygulamaya sokulan dezenformasyon yasası ve şimdi Parlamento gündeminde olan, her konuya güvenlikçi yaklaşımın örneği “etki casusluğu” gibi, halkın düşünce ve ifade özgürlüğünü sınırlandıran düzenlemeler, demokrasinin ruhuna aykırıdır. Bu tür yasalar, gazetecilerin haber yapma özgürlüğünü tehdit etmekte, haber verme görevini “düşünmeyi yasaklayan” bir ortamla sınırlandırmaktadır. Basın özgürlüğünü yok eden bu tür yasaların kabul edilmesi, demokratik değerleri ayaklar altına almak anlamına gelir. Gazeteciler, halkın doğru seçimler yapabilmesi için bilgiye erişimini sağlamak zorundadır; bu, bir demokrasinin yaşaması için hayati bir görevdir.

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başlattığı bu gözaltı süreci, gazetecilik faaliyetlerini suç kapsamına almaya çalışmakta, haberleriyle kamuoyunu bilgilendiren gazetecileri yargı yoluyla baskı altına alma niyetini göstermektedir. Basın mensuplarına yönelik bu tür baskıcı uygulamalar, gazetecilerin sadece işlerini yapmalarını engellemekle kalmamakta, aynı zamanda toplumun adalet duygusunu ve demokratik değerlere olan inancını da zedelemektedir.

Medya Dayanışma Grubu olarak, bu tür antidemokratik uygulamaları kınıyoruz. Gazetecilere yönelik baskı ve yıldırma politikaları, demokratik bir toplumda asla kabul edilemez. Kamuoyunu aydınlatmak ve doğru bilgiye ulaşmak, her bireyin temel hakkıdır; bu hakkın önündeki engellerin kaldırılması için mücadeleye devam edeceğimizi belirtiriz.

Basın özgürlüğü, demokrasimizin teminatıdır ve gazetecilere yönelik her türlü baskıya karşı toplumun tüm kesimlerini duyarlı olmaya davet ediyoruz.

Katılan Medya Dayanışma Grubu üyeleri: (Alfabetik sırayla)

Basın Konseyi
Çağdaş Gazeteciler Derneği
DİSK Basın-İş
Diplomasi Muhabirleri Derneği
Ekonomi Muhabirleri Derneği
Gazeteciler Cemiyeti
Haber-Sen
İzmir Gazeteciler Cemiyeti
Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA)
Türkiye Gazeteciler Sendikası

ETKİ AJANLIĞI DÜZENLEMESİ BASIN VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNE AÇIK BİR SALDIRIDIR!

Gazetecilik faaliyetlerini hukuki belirsizliklerle suç unsuru haline getirecek olan ‘etki ajanlığı’ düzenlemesi AKP iktidarı tarafından yeniden TBMM gündemine getiriliyor. 
Geçtiğimiz Mayıs ayında 9’uncu Yargı Paketi taslağında yer alan ve tepkilerle geri çekilen bu düzenleme, şimdi farklı bir torba yasa teklifi kapsamında yeniden karşımıza çıkmıştır. Bu yasa, iktidar eleştirisini bastırmak ve gazetecilik faaliyetlerini hukuki belirsizliklerle dolu bir alan içine itmek amacıyla oluşturulmaktadır.

“Etki ajanlığı” kavramının ceza kanununa eklenmesi, basın özgürlüğünü ciddi bir tehdit altına sokan bir adım olup, “iç ve dış siyasal yararlar aleyhine”, “yabancı organizasyon” ve “savaş etkinliği” ifadelerinin getirdiği muğlaklık, bu düzenlemenin her türlü gazetecilik faaliyeti üzerinde baskı oluşturma potansiyeli taşıdığına işaret etmektedir.

Bu düzenleme, gazetecilerin mesleklerini icra ederken her an “etki ajanı” olarak damgalanma riski ile karşı karşıya kalacakları bir ortam yaratacaktır.

Ciddi bir şekilde belirsizlik içeren bu düzenleme Türkiye’de ifade özgürlüğünün daha da kısıtlanmasına yol açacak ve halkın doğru bilgiye ulaşma hakkını ciddi şekilde ihlal edecektir. Basın ve ifade özgürlüğü, demokratik bir toplumun temel taşlarından biridir. Ancak yapılması planlanan düzenleme, bu temeli sarsmayı ve toplumu baskı altına almayı hedeflemektedir.

Unutulmamalıdır ki, gazetecilik sadece bir meslek değil, aynı zamanda toplumun bilgilenmesini sağlama görevidir. İktidarın bu tür yasalarla toplumu sindirmeye çalışması, gazetecilik mesleğinin onuruna ve varlığına yapılmış açık bir saldırıdır. Aşağıda imzası bulunan Medya Dayanışma grubu üyesi basın meslek örgütleri olarak, bu saldırılara karşı duracağız ve bu yeni suç düzenlemesine karşı tüm meslektaşlarımızla birlikte güçlü bir ses çıkaracağız. 
Gazeteciler olarak, halkın haber alma hakkını savunmak ve gerçeği ortaya koymak adına üzerimize düşen her sorumluluğu yerine getireceğiz.

Bu nedenle, tüm meslek örgütleri ve sivil toplum kuruluşlarıyla dayanışma içinde bu hukuk dışı yasal düzenlemeye karşı çıkacak ve kamuoyunu bilgilendirmeye devam edeceğiz. Bizler, özgür bir basının ve ifade özgürlüğünün savunucusuyuz. Bu mücadelemizi, her koşulda sürdüreceğiz.

Basın Konseyi
DİSK/Basın-İş
Diploması Muhabirleri Derneği

Çağdaş Gazeteciler Derneği
Gazeteciler Cemiyeti
Ekonomi Muhabirleri Derneği
Haber-Sen
İzmir Gazeteciler Cemiyeti
Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği
Türkiye Gazeteciler Sendikası

İfade özgürlüğü kurumları ve basın meslek örgütleri: “Gazetecileri hedef göstermesini kabul etmiyoruz, sürecin takipçisi olacağız!”

Çağdaş Gazeteciler Derneği ile birlikte on ulusal ve uluslararası ifade özgürlüğü kurumu ve basın meslek örgütü gazetecilere yönelik tehditlere karşı bildiri yayınladı.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 1 Ekim’de partisinin grup toplantısında Sinan Ateş cinayetiyle ilgili haberler nedeniyle Halk TV ve kanalda program yapan dört gazeteciyi hedef göstererek tehdit etmesine karşı ortak açıklama yayınlayan sivil toplum örgütleri ve basın meslek örgütleri, gazetecilere yönelik tehditte sert tepki gösterdi.

Bahçeli’nin Salı günü grup toplantısındaki konuşmasında “Halk TV ve CHP, ayağınızı denk alın. Dört soytarı muhabirle Milliyetçi Hareket Partisi’ni sorgulayamazsınız!” ifadelerini kullanarak  gazetecilere açık tehditte bulunduğu hatırlatılan açıklamada, bu ifadelerin demokratik toplumlarda basının özgürce çalışabilmesi ve halkın haber alma hakkının korunması açısından endişe yaratırken, birçok gazetecilik örgütü ve sivil toplum kuruluşu Bahçeli’ye tepki gösterdi.

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği’nin (MLSA) yanı sıra Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), Basın Konseyi, Haber-Sen, Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD), Gazeteciler Cemiyeti, İzmir Gazeteciler Cemiyeti, DİSK Basın İş Sendikası,  Ekonomi Muhabirleri Derneği ve Uluslararası Basın Enstitüsü’nün (IPI) imzaladığı ortak açıklamada, “Gazetecilerin mesleki faaliyetlerinden ötürü tehdit edilmesi kabul edilemez. Bu tehditlerin karşısında duracağız ve sürecin yakın takipçisi olacağız” denildi.

Açıklamada ayrıca, Sinan Ateş cinayetiyle ilgili habercilik yapan gazetecilere yönelik olası bir saldırı durumunda, bu tehditleri dile getirenler kadar, sessiz kalan iktidar ve adli makamların da sorumlu tutulacağı ifade edildi.

Sivil toplum örgütleri, basın özgürlüğünün ve gazetecilerin güvenliğinin demokratik bir toplumun temel değerleri olduğunu vurgulayarak, Halk TV’ye ve program yapan gazetecilere yönelik her türlü tehdidin karşısında duracaklarını belirttiler.

Açıklamanın  tam metni şöyle:

Gazetecileri hedef göstermesini kabul etmiyoruz, sürecin takipçisi olacağız!

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 1 Ekim’de partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Sinan Ateş cinayetiyle ilgili haberler nedeniyle Halk TV’yi ve kanalda  program yapan dört gazeteciyi hedef almış ve bu gazetecileri “ayağınızı denk alın” sözleriyle tehdit etmiştir.

Bahçeli, bu konuşmasında, “Halk TV ve CHP, ayağınızı denk alın. Dört soytarı muhabirle Milliyetçi Hareket Partisi’ni sorgulayamazsınız!” diyerek, basına yönelik açık bir tehditte bulunmuştur. Bu ifadeler, demokratik toplumlarda basının özgürce çalışabilmesi ve halkın haber alma hakkının korunması adına ciddi bir endişe yaratmaktadır.

Basın mensuplarını hedef gösteren bu açıklamalar, geçmişte Türkiye’de siyasetçiler tarafından tehdit edilen gazetecilere yönelik fiziksel saldırıların, cinayetlerin yaşandığı dikkate alındığında son derece riskli ve tehlikeli bir durumdur. Gazetecilerin özellikle mesleki faaliyetleri gereği bir cinayeti araştırdıkları için tehdit edilmeleri, demokratik hukuk devleti ilkesi ile  ifade Özgürlüğünün temel ilkelerine aykırıdır ve kabul edilemez.

Bahçeli’nin bu açıklamaları, Sinan Ateş cinayeti davasının görüldüğü günün hemen ardından gelmiştir. Duruşmada, yargılanan sanıklardan birinin gazetecileri aynı tehditkar ifadelerle hedef alması ve cinayetin tetikçisi olduğu iddia edilen kişinin gazetecilere elleriyle tetik çekme hareketi yapması, bu tehditlerin ivedilikle ciddiye alınması gerektiğini göstermektedir.

Biz, aşağıda imzası bulunan sivil toplum örgütleri ve demokratik kitle örgütleri olarak, Sinan Ateş cinayetini araştıran gazetecilere yönelik olası herhangi bir saldırıdan bu tehditleri dile getirenler kadar, bu tehditler karşısında sessiz kalan iktidarı ve ilgili adli makamları da sorumlu tutacağımızı belirtmek istiyoruz.

Demokratik bir toplumda basın özgürlüğü, halkın bilgi alma hakkı ve gazetecilerin güvenliği en temel değerlerdendir. Bu nedenle, Halk TV’ye ve kanalda program yapan Şule Aydın, Barış Pehlivan ve Murat Ağırel ile Timur Soykan’a yönelik her türlü tehdidin karşısında duracağımızı ve adli süreçlerin de yakından takipçisi olacağımızı kamuoyuna saygıyla duyururuz.

İmzacı Kurumlar:

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA)

Haber-Sen

Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD)

Basın Konseyi

Gazeteciler Cemiyeti

İzmir Gazeteciler Cemiyeti

Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS)

DİSK Basın İş Sendikası

Ekonomi Muhabirleri Derneği

Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI)

“Bayram” değil “mücadele”

24 Temmuz 1908, Abdülhamit istibdadının son bulduğu, basında sansüre son verildiği, gazetecilerin ve gazetelerin hayatına daha iyi koşullarda devam edebildiği gündür ve “basın bayramı” olarak kutlanmaya başlanmıştır.

Abdülhamid istibdadını bitiren İkinci Meşrutiyet’in ilanıyla sansürden büyük oranda kurtulan gazeteciler o günden bugüne iktidardaki veya iktidar dışındaki siyasi aktörlerin hep hedefinde oldu, bugün de olmaya devam ediyor. Dolayısıyla ülkenin içinde bulunduğu koşullar bu günü “Basın Bayramı” olarak değil “Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Günü” olarak anmayı getiriyor.

Günümüzde sansür birçok şekliyle mesleğimizin tehdit eden çok yönlü bir unsurdur. Sansür sadece bir haberin engellenmesi değildir. Patronların siyasetle ilişkisi, gazetecilerin sendikasızlaştırılması, gazetecilerin kazanılmış haklarının her geçen gün yok edilmesi, güvencesiz ve düşük ücretlerle çalıştırılması, haber yazdığında başına bir iş geleceği endişesi, hak ettiği halde basın kartı verilmemesi, davalar, soruşturmalar, tutuklamalar da sansürdür.

Türkiye, AKP iktidarı ile gazetecilik için belki de Abdülhamit döneminin ardından sansürün en çok uygulandığı ve kurumsallaştığı dönemi yaşamaktadır. Tesis edilen kurumlar, başkanlıklar, medya sahiplik yapısına doğrudan müdahaleler, çıkarılan sansür yasaları, tehditler ve gazetecilerin görevini engelleyen onlarca başka uygulama ve durum, sünsürün görünür ve görünmez biçimleri olmaktadır ve halkın haber alma hakkını engelleyen bütüncül bir sistemin parçalarıdır.

Bu zor şartlar içinde onurlu şekilde mesleğini yapmaya çalışan tüm meslektaşlarımızın “mücadele gününü” kutluyor, tüm gazetecileri ve halkımızı sansürün karşısında birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz.

ÇGD Genel Yönetim Kırulu

RTÜK’ten “sansür” itirafı

Birgün Gazetesi’nin “mafyaya 550 milyonluk kredi” başlıklı haberi sonrası yaşananlar, Türkiye’deki basın özgürlüğünün ne hale geldiğini bir kez daha ortaya çıkarmıştır. Gazetenin haberine jet hızıyla “içeriklerin yayından çıkarılması ve erişimin engellenmesi” kararı verilmiştir. MASAK raporunun haberleştirilmesine dair mahkemeden hızlıca alınan ve bir gerekçe sunulmayan kararın basın özgürlüğüne bir darbe olduğu kuşkusuzdur.

Ancak daha sonrasında RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin’in yaptığı açıklama, basın özgürlüğüne müdahaleyi ve sansürü daha ileri bir boyuta taşımıştır. RTÜK’ün yayınlara “önceden” müdahaleye dair bir yetkisi olmamasına karşın aynı zamanda Halkbank Yönetim Kurulu Üyesi de olan RTÜK Başkanı, birçok TV kanalına “yapıcı ikaz” mesajı gönderdiğini kendisi itiraf etmiştir. “Yapıcı ikaz”ın karşılığı basın özgürlüğünün işletildiği ülkelerde “sansür”dür, sopa göstermektir! RTÜK’ün görevi, bir mahkemenin “yayın yasağı” kararı varsa bunu yayıncılara iletmektir. RTÜK, bu konuda bir yayın yasağı olup olmadığını derhal kamuoyuna açıklamalıdır. Yayın yasağı yoksa, “yapıcı ikaz”ların nedeni ve çerçevesi konusunda yayıncılar ve RTÜK açıklama yapmalıdır.

RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, görev ve yetkilerini aşarak, yayın öncesi hiçbir görsel medya kuruluşuna müdahale edemez. Bu müdahale yürürlükteki kanunlara göre suçtur. Ancak artık basın kuruluşlarına yönelik bu tarz müdahaleler ne yazık ki normalleştirilmiş, meşrulaştırılmıştır. Basın kuruluşlarının yayınlarına müdahaleyi hiçbir koşulda kabul etmiyoruz!

Gazeteciler tüm bu baskı, gözdağı ve sansür girişimlerine rağmen umutla mesleklerini yapmaya, usulsüzlükleri ortaya çıkarmaya devam etmelidir. Halkın haber alma hakkını savunan tüm meslektaşlarımızın yanında olduğumuzu bir kez daha vurguluyoruz.

Çağdaş Gazeteciler Derneği Genel Yönetim Kurulu

3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü Açıklamamız

“Basın Özgürlüğü Günü’nü yasaklar, baskılar, sansür, otosansür, tutuklamalar, açlık sınırında ücretler, güvencesizlik eşliğinde karşılıyoruz. Tüm bunlara rağmen meslektaşlarımız gazetecilik ısrarını sürdürüyor ve halkın haber alma hakkını savunuyor. Çünkü biliyorlar ki demokrasi ile basın özgürlüğü birbirini besler. Basın ne kadar özgür olursa demokrasi o kadar gelişir.

Bizler için çok özel olan bugünde beklentimiz; özgürlüklerin eksiksiz uygulandığı, işsizlikle tehdit edilmediğimiz, sendikalarda örgütlenebildiğimiz, sansürün her türlüsünden uzak olduğumuz koşullarda çalışmak, üretmektir. Mücadelemizin sebebi ve amacı da budur.

Basın özgürlüğü gününde bir kez daha söylüyoruz: Özgür basın özgür toplum demektir.”

Çağdaş Gazeteciler Derneği Genel Yönetim Kurulu

Yaşasın 1 Mayıs! Yaşasın örgütlü mücadelemiz!

 

Değerli ÇGD’liler, tüm meslektaşlarımız,

Türkiye’de gazetecilik son yıllarda zor bir sınavdan geçiyor. Sansür ve oto sansür, siyasi baskılar, fiziki saldırılar, haksız gözaltı ve tutuklamalar mesleğimizi sürdürmeyi her geçen gün daha da zorlaştırıyor. Ayrıca istihdam alanı daralırken ücretler de neredeyse açlık sınırlarına düşmüş durumda.

Tüm bu umutsuz tabloya karşın mesleğini özveriyle ve meslek onurunu önde tutarak yapan yüzlerce meslektaşımız olduğunu da elbette çok iyi biliyoruz. Sorumluluklarının farkında olan ve etik değerlere sahip onlarca genç ve deneyimli meslektaşımızın bu yolda tüm zorluklara rağmen yürümeye çalıştığının da en yakından tanığıyız.

1 Mayıs’ı işte bu koşullarda karşılıyoruz. Mesleğimizi ve emeğimizi savunmak, sesimizi yükseltmek, birlik ve dayanışmayı güçlendirmek, umudumuzu yeşertmek için 1 Mayıs’ta bir kez daha bir araya geliyoruz.

Siz değerli meslektaşlarımızı 1 Mayıs alanında Çağdaş Gazeteciler Derneği çatısı altında buluşmaya ve örgütlü mücadelemizi birlikte büyütmeye çağırıyoruz.

Yaşasın 1 Mayıs!

Yaşasın örgütlü mücadelemiz!